YENİ YILIMIZ KUTLU OLSUN
Yeni yıl dolayısıyla 2008-2009 yazılarından bir demet sunuyorum. 2010’da bir sepet daha olmaması umuduyla, selam, sevgi ve saygılar..
ASKERİN DURUȘU
Bizim askerimiz ‘Atatürkçü’dür. Hatta herbiri, daha askeri liseye bașlarken, kendisinin de birgün bir ‘Atatürk’ olabileceği amacıyla bașlar.
En büyük komutan olduğunda, artık onun en büyük ‘Atatürkçü’ olduğundan kușku duyuluyor olması birbașına ‘maksat’ın ta kedisidir.
Șimdi bu ‘malum maksatlı’ları biryana bırakıp șu soruların yanıtlarını arayabilir miyiz ?
Askerimiz ‘halkçı’ mıdır ?
‘milliyetçi’ midir ?
‘devletçi’ midir?
‘devrimci’ midir?
Hayır.
Ya necidir?
Biraz ‘laik’, biraz da ‘cumhuriyetçi’; yani ılımlı laik ve ılımlı cumhuriyetçi, ama kesinlikle Atatürkçü değil.
ASKER ÜZERİNDEN POLİTİKA
İlker Pașa ‘asker üzerinden siyaset yapılmasın’ demiș. Siyaset sözcüğünü sevmediğim için politika diyorum, ama politikanın ‘asker üzerinden’ yapılanını kestiremiyorum.
../.. Askerin politika dıșında olması da ne demek ?
Kamu bütçesinin yarıya yakınını ayırdığımız kurumu nasıl kamunun dıșında göreceğiz ?
../.. Çünkü toplum bir bütündür.
Bu bütünlük içinde cumhuriyetimizin kuruluș değerlerinden hangisi bugün yerinde duruyor ki askerimizinki de yerli yerinde ola?
Askerimizin ‘koruyup kollayacağı’ bir kendi ‘konumu’ kalmıștır.
Onun için bizim üzerimizden politika yapılmasın diyerek ancak kendilerini koruyup kollayabileceleklerini dillendirmiș olmaktadırlar.
TSK’NIN YER SORUNU
../.. Cumhur’a (Büyükanıt’ın cumhurbașkanının önadı mı ne ?) ve onun kardeși mi kardeșliği mi her kimse ona saygıda kusur edilmeyecekmiș.
Ümraniye savcısının bir dediği iki edilmeyecekmiș.
Bunu söyleyen kurum Türkiye’nin ‘en güvenilir kurumu’ olarak kalacakmıș.
Yasalara saygılı mı saygılı.
Ancak 12 Mart ve 12 Eylül’den sabıkalı..
Evren kadar Atatürkçü, Özal kadar demokrat, Abdullah Gül kadar cumhuriyetçi, Recep Erdoğan kadar sosyalist (hani sosyal devlet diyorlar ya !) ve Zekeriya Öz kadar adaletli.
İște Türk Silahlı Kuvvetleri’nden durması istenilen yer burasıdır.
ÖZDE Mİ SÖZDE Mİ ?
Irak’ın kuzeyine karadan giren ordu birliklerimiz geri çekildiler. Demek ki operasyonun gerekleri yerine getirilmiş bulunmaktadır.
Böylece, ABD Savunma Bakanı ve o arada bütün dünyaya « Operasyon hedeflerine ulaşıp bir daha girilmesine gerek kalmayıncaya kadar sürecek » denilen operasyon aynı gün tamamlanmış oldu.
Atalarımız neden ‘büyük lokma ye büyük laf etme’ demişler ?
Ben de askerlerimiz Irak’ta, karda kışta savaşıyorlar ; aylar ve giderek yıllar boyu orada kalabilirler ; çünkü ‘oraya bir daha girilmesine gerek kalmayacak kadar’ bir dizi önlem alacaklar diye bekliyor ve dünya ekonomisinin bu ‘daralma döneminde’ ulusal savunma giderlerine ‘ek ödenenek’ kaynakları üzerinde düşünüyordum. Operasyonun bir ‘genel seferberlik’ gerektirebilecek boyutlara ulaşabileceğini bile tasarlıyordum.
Çünkü Irak’a bir daha girilmesine gerek kalmayacak denli köklü bir operasyon demek, Irak’ta Devlet’in egemenliğini sağlayıncaya kadar orada beklemek yani önünde sonunda ABD ile karşı karşıya kalmak demektir. Olursa uzlaşma ile olmazsa çatışma ile yapılacak olan budur ve bundan kaçınmanın olanağı yoktur.
GÜLE GÜLE PAȘAM
Yașar Pașa’nın Genel Kurmay Bașkanı olacağı dönemlerde kopartılan gürültü Paris’e uzanmıștı.
../..Ben de Yașar Pașa’nın iyi bir komutan olduğunu, ülkeyi çapsız politikacalara karșın iç ve dıș tehditlere karșı koruyabileceğini söyledim kısaca.
Nereden bilebilirdim ki ? Sezinliyordum sadece…
Gün geldi, iç tehdit Pașa’ma komutan oldu.
N’oldu dediler bana; ben ‘meraklanmayın Pașa’mın bildiği var ki benim bile aklım ermez buna’ dedim.
Gün geldi, dıș tehdit de değil tehditçik eyleme kalktı: Irak’lı eșkiyalar Türkiye’ye girdiler. Girmekle kalmayıp askeri birliğimize saldırdılar ve askerlerimizi tutsak edip Irak’a götürdüler.
../..Bakmayın sözlerini yalınlaștırdığıma, Yașar Pașa tumturaklı konușur aslında.
‘Sözde değil özde’ bir komutandır kendileri. Tıpkı kendi bașkomutanları gibi !
‘Eșkiyaya değil arkasındakilere bakın’ dediydi bir kaç kez. Biz de eșkiyanın arkasına baktık uzun süre, meğer kendileri de eșkiyanın arkasından bakıyorlarmıș sürekli.
Bizim çıplak gözle gördüğümüzü onlar göremiyorlarmıș meğer.
../.. Konușurken borsaya bakar da anamuhalefet partisini görmez Yașar Pașa’m.
Bakacak yeri iyi bilmek gerek kușkusuz.
Baykal niye erken döndünüz diye sordu da bir dayak yemediği kaldı.
‘Sen mi verdin izini?’ dedi. Ben izin aldığım yere veririm hesabımı.
Orası da eșkiyanın arkası mı ne? Biz bilemeyiz, çünkü uydudan bakacak durumda değiliz.
Dolmabahçe’de dolma mı mantı mı ne yemiști de bize söylememiști yine.
Anılarında yazacakmıș, öğreniriz birgün elbet.
SOĞAN
Hilmi Özkök ‘kasaptaki ete soğan doğramam’ demiș.
Eski pașa Evren de ‘Bir baș ol da istersen soğan bașı ol’ derdi. Netekim darbenin bașı olup, tüm Türkiye’nin bașını yakmadı mı ? Bugün yașadığımız ekonomik, politik, toplumsal tüm olumsuzlukların tohumunu eken de odur, uluslararası ilișkilerimizin temelini oyan da o.
‘Tencereyi pislettiler’ dedi politikacılar için. Oysa o dönemin politikacıları bugünkülerden beș gömlek ileride idiler. Gelen gideni nasıl da aratıyor.
../..Bakarsınız Yașar Büyükanıt da emekli olduktan sonra ‘ben soğan erkeği falan değilim’ deyiverir. Kendilerinden soğanlı bir söz beklenmelidir. ‘Filiz’i kasaba gönderdikten sonra soğanı soymaya bașlarım’ da diyebilir. Oysa Genel Kurmay Bașkanlığına gelirken düzen kaymasının ayırdında imiș izlenimi vermiș, düzenbazların ümüğüne soğan sıkacak diye beklemiștim.
Sonra ‘özde’ olmasa da ‘sözde’si ile idare ediverin demedi mi ? Dedi. Ergenekon dosyalarında var, en azından bu yazıdan sonra olacak !...
Tezkere ile de umutlandırmıștı Büyükanıt. Ne oldu ? Eski tencere eski soğan.
Kamuoyu yoklamalarında en güvenilir kurum seçilmek yetmez, benim gibi yurttașların tam güvenini yitirmemektir önemli olan.
BUGÜN 23 NİSAN
İlker Pașa bugün genel kurmay bașkanı oldu.
Ve güzel bir 23 Nisan konușması yaptı.
‘Atatürkçülük’ vardı, Devlet-Ulus vardı, laiklik vardı ve ‘askerimizin durușu’ vardı konușmasında.
Yeni bir șey var mıydı diye sorulacak olursa, o da vardı; ‘ABD ile tam bir uyum içinde olduğumuz’.
Rahatladık.
Çünkü, ‘malum çevreler’in zaman zaman ordumuz ile ABD arasında kimi anlașmazlıklar olduğunu ileri sürerek ordumuzu yıpratmaya çalıștıklarını duyuyorduk.
ABD ile uyum içinde olmak AB ile uyumu da getiriyor beraberinde.
../.. Ve arkasında ABD ve AB’nin olduğu ‘birlik ve bölünmezlik’ söylemi 23 Nisan konușmalarına yakıșsa da 29 Ekim konușmalarına yakıșmaz.
Çünkü arkasında ABD ve AB’nin olduğu her anlayıș ‘bakıșımsız gruplar’ yaratmaktadır da ondan.
Hem ABD ve AB ile uyum içinde olup hem de ‘bakıșımsız gruplar’dan yakınmak olmaz.
Olursa 23 Nisan konușması olur ama 29 Ekim konușması olmaz.
CART HAZRETLERİ
Bunlar kıșlalarda cart-curt ederler. Kokteylerde falan ise daha kibardırlar; yani cırt-pırt.
Ülke, devleti ve ulusu ile zurnanın zırt dediği yerde iken, Cart hazretleri asker-sivil ilișkileri konusunda konferanstalar.
../.. Gelen ağam giden pașam örneği ‘demokrasi’ havarisi.
Hukuka saygılı mı saygılı.
Hukuk dediği de salt yasalar olsa iyi; Zekeriya Hukuku’na da saygılı..
Hazretin biri girip diğeri çıkıyor huzurdan.
Süt dökmüș kedi örneği mi desem, dut yemiș bülbül örneği mi?
Hazret Atatürkçülüğü kimseye bırakmaz ama, Atatürkçülüğü Natoculuğundan kısadır hep.
Darbeye afsunlu, devrime karșı mı karșıdır.
../..Yarım yüzyıl Devlet’e hizmet etmedi bu cart-curtlar, devlet onlara baktı.
Yarım yüzyıldır devleti tüketmede en önde oldular.
Bunların en büyüğü Hazreti Kenan, Amerikalı meslektașı tarafından dolandırıldı. Kazanan Yunanistan kaybenden Türkiye oldu.
Sondan bir önceki kim tarafından dolandırıldı belli değil, ama kazanan tarikat kaybenden Türkiye Cumhuriyeti oldu.
Tezkere tezkere dedi Türk halkını dolandırdı, kazanan Barzani kaybeden Türkiye Cumhuriyeti yurttașları oldu.
Somali’ye gemi, Lübnan’a asker, Afganistan’a erzak, Gürcistan’a teknoliji ve Ermenistan’a ödün gönderen kim?
Suriye sınırındaki mayınlar aracılığıyla ülke topraklarını İzak’a vermeye teșne kim?
Hazreti hazretleri.
Șimdi çıkıp ‘hukuk nutku’ atacakmıș.
Bari küçük atsa.
Küçük atsa da Bülent Arınç’ın hıșımına uğramasa.
Kazasız belasız șu Askerî Șûra’yı bir atlatsa.
Bizim ülke için, devlet için ve ulus için ondan bir beklentimiz yok.
Bari kendisini kurtarsa.
Hiç değilse ordumuzun onuru yerlebir olmasa.
Emniyet Kuvvetleri TSK’nın yerini alıncaya değin hiç değilse.
Gidiș o gidiștir.
Ordu-Devlet’ten Polis-Devlet’e geçiștir sözkonusu olan.
Ya da fașizm’in dik alası.
Bilmem anlatabildim mi Hazreti Cart-Curt Hazretleri?
BAȘBUĞ OLMAK
Genel Kurmay Bașkanı Orgeneral İlker Bașbuğ’u zor günler bekliyor.
Çünkü Türkiye zorda.
Dünya zorda aslında, ancak Türkiye çok daha zorda.
../.. O nedenle Genel Kurmay Bașkanı’na tarihsel görevler düșmektedir.
Milliyetçilerin ‘Bașbuğ’u, ulusalcıların ‘İlker Pașa’sı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Genel Kurmay Bașkanı olup olmamak görevidir bu.
Türk ulusunun komutanı olmak.
../..Türk ulusu her türlü zorluğa katlanır ama ordusunun korkmasına kat-la-na-maz.
Türk Ordusu’nun Genel Kurmayı’nın ‘stratejik hata’ yapmasını ba-ğıș-la-maz.
../..Demek ki Türk ulusunun ordusundan beklemediği tek șey kendisine ‘darbe’ yapmasıdır.
Türk ulusu, kendisi dıșındakilere vuracağı her darbede ise ordusunun yanında olmuștur, emrinde olmuștur; kendisi ordu olmuștur.
Ve Türk ulusuna en öldürücü darbe, ordusunun kendisi dıșındakilerle birlikte davranıyor olduğunu görmek olacaktır.
MGK
Muhterem Gülen Kurulu’muz da toplandı sonunda.
Bașında Gül, sağında Erdoğan solunda Bașbuğ hazretleri.
Açılıș konușmasından sonra, Bülent Ersoy söz aldı: Arınç gibi kıvırtarak, “sayın pașam, dedi, dıșarıda sizin için atıp-tuttuğumuza bakmayın, biz sizden çok mennunuz çook”.
Bașbuğ gülümsedi, rahatlamıștı.
“Sayın bașbakan yardımcım, ben zaten Baykal’ın Bașbakanıyla sürekli görüșüyorum. Hatta dün de görüștüm, bende çekinilecek bir yan yok”.
ASKER KAFASI
../..Birgün, toplantıların birinde Memet’in büyükleri cumhuriyeti yıkmak ve ülkeyi parçalamak için bir süreç bașlatma kararı almıșlar.
Memet imzala demișler, o da imzalamıș.
Aradan zaman geçmis; altında Memet’in de imzası bulunan kararlar uygulamaya konulduğu için Birleșmiș Milletler Gücü ülkeye gelecek olmuș.
Türk halkı bu, kafası atmaya görsün; benim ülkemde bu da mı olacaktı deyip kimi kazmasına, kimi küreğine, kimi dirgen kimi çekicine sarılıp meydana çıkmıș.
Kim ki bu kararları aldı ‘hesabını verecek’ demiș.
Bir kez demeye görsün, dedi mi hesabını da görürmüș.
Onu ne ABD ne AB, ne Birleșmiș Milletler ve ne de Birleșecek Devletler tutamazmıș.
Zamanında, ne top ne tüfek, ne tank ne uçak, ne gemi ne denizaltı hiçbirșey tutamamıșmıș.
Ne koruma memuru ne polis; ne manga, ne bölük, ne tümen; ne tugay; ne alay ne de ordu.. tutamaz imiș.
Kim önde idi kim arkada aramaz imiș.
Yașıyor mu öldü mü diye bakmaz, mezarından bile çıkarıp hesabını sorarmıș.
İster mezarda olsun ister bașının üstünde, bu asker kafasıdır diye de ayırmaz imiș.
Ha bu bana ders olsun diyen bile kurtulamamıșmıș.
Tarih bu, yalan söyleyecek değil ya.
Yine de inanmayanlar deneyebilir imiș.
Habip Hamza Erdem