Yeniçağ ve Banu Avar Üzerine... Yeniçağ gazetesinin ve Banu Avar hanımefendinin Sınırlar Arasında programının bir benzeri var mı bilmiyorum. Hakikaten ikisi de dünyaya Türkçe bakan bir anlayışın; inanmışlığın, dürüstlüğün, samimiyetin ve korkusuzluğun birer örneğidir. Özellikle Türkiye ortamında, muhteşem birer hizmet ve haysiyet abidesi gibidir.
Böyledirler çünkü, her şeyden önce kendi olmanın hazzı ve gücüyle dimdik yürüyorlar. Şöhrete, paraya, pula boyun eğmeden; ahlaki sefaleti, dalkavukluğu, riyakârlığı, uşaklığı tanımadan, sadece ve sadece doğru bildiklerini yazıyor, konuşuyorlar. Ülkemizde ve dünyada neler oluyor, bütün bunları yalın bir anlatımla ve gerçek yüzüyle, milletimizin bilgisine sunmak için canla başla çalışıyorlar. En zor şartlarda bile, Türk Milletine hizmet yolunda, yüksek sorumluluk isteyen medya dünyasının yüz akı oluyorlar.
Ama üzücü olan, sayın Banu Avarın değişik bir teknikle hazırlayıp sunduğu ve son derece başarılı olan Sınırlar Arasında programını TRTnin yayından kaldırmasıdır. Böylece, dünyaya açılan bir pencere kapatılmış oldu. Ümit ederiz ki, bir başka televizyon kanalı bu fırsatı değerlendirir.
*
Zamanımızda medyanın artık birinci kuvvet olduğu bir gerçek. İyi de, bu kuvvet nasıl ve kim için kullanılıyor? İlk soru bu. Gelişmiş ülkeler için bu soruya gerek yok. Çünkü oralarda bu mesele halledilmiştir, ülke çıkarı daima birinci sıradadır. Aslında bir ülkenin gelişmişliğini medyaya bakarak da, kolayca görebilirsiniz. Bu soru Türkiye gibi ülkeler için geçerlidir. Halimiz, medyanın ülke değerleri, güvenliği ve çıkarları için ne yaptığı ortada.
İşte bundan dolayı, birinci önceliği ülkesi olan televizyon kanalları ve gazetelerin varlığı hayati derecede önem kazanıyor. Psikolojik savaş denilen mücadele türünün, en etkili silahının medya olduğu dikkate alınırsa bu gerçek daha da iyi görülür. Bu silah sayesinde, insan zihnine hükmedilebiliyor. Kişinin kendini, devletini, egemenliğini, vatanını, milletini savunamaz hale getirilmesi mümkün olabiliyor. Hatta daha ileri gidip, sahip olduğu imkân ve kabiliyeti, mukaddesleri ve her türlü çıkarları aleyhine kullanması sağlanabiliyor. Türkiyemiz ve dünyamız bunun örnekleriyle doludur. İnsan için ne büyük bir sefalet.
*
Evet bunu hepimiz biliriz de, nedense düşünmez ve kendimize dert edinmeyiz. İşte örneği. Elimizde Yeniçağ gibi bir gazete var. Kendimize soralım, değerini ne kadar biliyoruz? Şu kadar, eğri-büğrü yayın yapan gazete içinde, Yeniçağ gibi kaç tanesi var? Bu gazete, Türk milliyetçiliği açık kimliğiyle yayın yapıyor, bundan dolayı da özel bir misyon yüklenmiş. Geçmişte ve bugün yayımlananlar içinde de en yüksek tiraja ulaşmış. Bu gerçek bile, belki tek başına bizi memnun ediyor. Ama Türkiye tablosuna bakıldığında durum değişiyor. Nitekim Yeniçağ, Türkiye genelinde dağıtılan 38 günlük gazete arasında 57 bin net satışla 21. sırada yer alıyor. Toplam 4.933.045 olan gazete tirajının ise ancak %1.15ini teşkil ediyor.
Açıkça görülüyor ki, Yeniçağı tiraj yönünden 2, hatta 3, 4 misline çıkarmak bile yetmiyor. Günlük ve haftalık birçok gazetemizin, Avrasya gibi birçok televizyonumuzun olması gerekiyor. Haydi diyelim ki, burada okuyucunun ve seyircinin elinden fazla bir şey gelmez. İyi de, Yeniçağın kampanyasına katılarak, bayide kalan bütün gazeteleri alamaz mıyız? Türkiyenin gidişinden endişe duyan milyonlarca insanımıza tanıtıp, tirajını çok yükseklere çıkaramaz mıyız? Bu ciddi soruyu, bir vatan göreve sayarak kendimize yöneltmeliyiz. Alacağımız cevabın da gereğini yapmalıyız.
Yeniçağ yöneticilerine de bir teklifte bulunalım. Ergun Göze gibi Türk basınının, birikimi yüksek, üslubu mükemmel bir duayenine bir köşe açamaz mıyız?
Emeği geçen, başta gazetenin sahibi sayın Ahmet Çelik olmak üzere, bütün kardeşlerimize, yürekten teşekkür ediyorum. Allah yardımcıları olsun.
Kaynak..