"Yerli ve Milli" dış politika… / Zeynep GÜRCANLI

"Yerli ve Milli" dış politika… / Zeynep GÜRCANLI

İletigönderen Oğuz Kağan » Pzt Tem 06, 2020 11:26

"Yerli ve Milli" dış politika…

“Atı alan Üsküdar'ı geçti” taktiğiyle Türkiye'ye getirilen tek kişiyi karar merkezine oturtan yeni yönetim sistemi ile gündemimize girdi; “Yerli ve milli”

Nereye baksak bunu görüyoruz;

Üniversite sınavında sorulan soruda “milli değerlerimiz”;

Bireysel özgürlükleri sınırlamak için “milli değerler”;

Bekçilere verilen-neredeyse sınırsız- yetkilerde “yerli ve milli değerlerimiz”;

Polisin TBMM kapısında günlerdir yatan Baro Başkanlarına yaptığı işkenceye varan muamelenin altında yatan bile, birilerinin tüm topluma dikte ettiği bir takım “değerler”.

Kavram soyut olunca, tam olarak ne olduğunu kimse bilmeyince, bunu kullanmak da kolay oluyor elbette.

İç politikada, özgürlüklerde, toplumsal yaşamdaki “milli ve yerli” değerlerinin ne anlama geldiğini, nasıl bir dayatma olduğunu pek çok “muhalif” diye tanımlanan gazeteci, yazar, aydın yapıyor zaten.

Biz biraz da dış politikadaki “yerli ve milli” değerlere bakalım;

FİLİSTİN DAVASI

AKP'nin içinde geldiği siyasi hareketin dış politikadaki en görünen “yerli ve milli değeri”, Filistin davasına sahip çıkmak-tı; Bir zamanlar.

İsrail'in yayılmacılığına, Filistin halkına kendi topraklarında yaşam hakkı tanımamasına karşılık, Cuma namazı çıkışlarında ne gösteriler yapılırdı.

Oysa bugünlerde, tam da Filistin Devleti fikrinin tam kalbine bir bıçak gibi saplanan “Batı Şeria'daki Yahudi yerleşimlerinin İsrail Devletine ilhakı” tartışılırken, AKP hükümetinden çıt yok.

Bir zamanlar, -sadece 10 yıl önce, yine AKP'nin iktidar olduğu dönemde- “sefere” giden Mavi Marmara, bugünlerde artık “Gazze'ye giderken bana mı sordunuz” cümlesinin muhattabı. “One minute” çıkışı deseniz; üzerinden milyonlarca “minutes” geçti, unutuldu gitti bile.

Sadece Filistinliler mi?

AKP döneminde “Şam'da üç günde namaz” sloganıyla Suriye'ye yönelik başlayan müdahale bugünlerde İsrail'in 1967'de işgal ettiği Golan Tepeleri'ni resmen sınırlarına katıp, üstelik buralarda “Trump” adını verdiği konut projeleri, şehircikler inşasına başlamasına neden oldu. AKP cenahından buna da öyle pek ses seda çıkmadı elbette.

Belki de ne İsrail'in yayılmacılığı, ne de Filistinliler'in meşru hakları “milli ve yerli değer” olmaktan çıktı? Kim bilir?

UYGUR TÜRKLERİ'NE YÖNELİK MEZALİM

AKP'nin küçük ortağı MHP'nin dış politika gündeminde de bir zamanlar, Çin'in Doğu Türkistan'da yaşayan Uygur Türkleri'ne yönelik insan hakları ihlalleri birinci sıradaydı. AKP'nin içinden çıktığı toplumsal taban da bu konuya “ümmet” açısından yaklaşıp, duyarlı davranırdı.

O insan hakları ihlalleri bugünlerde artık “zulüm” seviyesine geldi. Uygurlu Türkler sadece etnik kökenleri ya da dinleri nedeniyle toplama kamplarına alınır, Çin'in kendi “yerli ve milli” değerlerini öğrenmeleri için “eğitimden” geçirilir -Çin'in resmi açıklaması bu yönde- oldu.

Uygur Türkleri'nin 2020 yılında, İkinci Dünya Savaşı'ndaki politikaları hatırlatır şekilde muamele görmelerine ABD'den, Avrupa Birliği ülkelerine kadar hemen her ülkeden tepki sesleri yükseldi. Ancak kendi toplumuna bolca “milliyetçilik” ve “Müslüman dindarlık” boca eden AKP-MHP yönetimindeki Türkiye'den, bu konuda resmi düzeyde Çin'e gösterilen tepki, küçük bile değil, küçücük kaldı. Keşke adını “Cumhur İttifakı” koyan AKP-MHP ortaklığı Doğu Türkistan Türkleri'ne destek vermenin “yerli ve milli değerlerimizin” neresine -içine mi, dışına mı- düştüğünü anlatsa da, öğrensek.

LİBYA OPERASYONU

Yada bir zamanlar, yine AKP iktidardayken “NATO'nun Libya'da ne işi var” çıkışını yapıp, tam iki hafta sonra NATO'nun Libya operasyonunda Türkiye'nin adeta bayraktar ülke konumuna yerleştirilmesi hangi “yerli ve milli” değerlerimizle örtüşüyor ?

Görünen o ki, “yerli ve milli değerler” artık bir zümrenin, hatta tek bir kişinin canının istediğini, canı istediği zaman yapması anlamına geliyor.

Türkiye öyle bir ülke oldu ki, “yerli ve milli değerler”;

– o günün “seçim olsa hangi partiye oy verirsiniz” kamuoyu yoklama sonuçlarına göre,

– Türkiye'nin o günkü dış kredi ihtiyaçlarına göre

– Dış ticaret rakamlarıının o gün açık verip vermediğine göre belirleniyor.

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak bize düşen de ancak hangi “yerli ve milli değerin”, ne zaman “geçerli” olacağını, ne zaman “ciddiye bile alınmayacağını” tahmin yoluyla bulmaya çalışmak oluyor.

S-400'LER 2 YIL DAHA RAFTA

Rusya'dan “acil ihtiyaç var” diye alınan, milyarlarca dolar dökülen S-400 füzeleri, Türkiye'ye gelişlerinin üzerinden aylar geçmesine rağmen hala aktive edilmediler.

Artık sağır sultanın bile “ülkede ekonomik kriz derinleşirken, AKP hükümetinin ABD ile arayı bozmamak için” aktive etmediğini bildiği S-400'ler için Covid-19 salgını bahane edildi. Ancak hükümetten hiç kimse, S-400'lerin parasını vergileriyle ödeyen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına, salgının S-400 füzelerini “nasıl vurduğunu”, ya da ne zaman aktive edileceklerini açıklamak “lütfunda” bile bulunmadı.

AKP hükümet yetkilileri S-400'lerin akıbeti konusunda susadursun, ortaya çıkan gelişmeler füzelerin daha en az iki yıl daha “rafta kalacaklarını” gösteriyor.

Nereden mi biliyorum?

İşte ayrıntıları;

Türkiye 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında bir hışımla Rusya'dan S-400 füzelerini almaya karar verdiğinde, ABD de “yaptırım uygularım” tehdidinde bulunmuştu.

Yaptırımların ilk halkası olarak da Türkiye, en başından beri içinde bulunduğu F-35 savaş uçağı projesinden atılmıştı.

Projeden atılmak, sadece parasını ödemiş olduğumuz -alın size vergi veren Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının kesesinden milyarlarca dolar zarar daha- F-35 uçaklarının teslim edilmemesiyle sınırlı kalmadı.

Türkiye proje kapsamında F-35'lerin yaklaşık yüzde 6'sına denk gelen, bin küsür parçasının da tek üreticisi idi. ABD yaptırımların içine bu üretimi Türkiye'den almayı da koydu.

Ancak ABD'nin bu sert-ve elbette haksız- tavrına karşılık Ankara'dan duyulan “efelenmeler”, yerini “anlaşırız” mesajlarına bıraktı.

Ve Washington ile Ankara bir şekilde uzlaştı ki, ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon), Türkiye'nin F-35 parçalarını 2022'ye kadar üretmeye devam edeceği bilgisini sızdırdı.

ABD yönetimi, -Kongre tüm gücüyle S-400'ler konusunda Türkiye'ye yaptırım sertleşsin diye bastırırken-, Türkiye'nin parça üretimini 2022'ye kadar, sırf “jest yapmak için” uzatmaz. Bunun altında mutlaka ilgili bir diplomatik pazarlık vardır.

Belli ki, AKP hükümeti “Türkiye'nin savunması, bekası için çok acil” dediği S-400'lerin aktivasyonunu iki yıl daha ötelemeyi kabul etti.

Bunu, S-400'lerin parasını ödeyen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına açıklarlar mı?

Bugüne kadar neyi açıkladılar ki?

Siz benden duymuş olun…

Zeynep GÜRCANLI, 6 Temmuz 2020
zgurcanli@sozcu.com.tr
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x