Her yıl 10 Kasım'da saat 9'u 5 geçe sirenler çalmaya başlıyor.
Tüm halk, sadakat ve özlemle yolun ortasında duruyor.
Okullar, iş yerleri ve devlet daireleri bir dakikalığına sessizliğe bürünüyor.
Ama elbette ki Atatürk'ün değerini anlayamayanlar; bu plansız fakat topyekûn saygının önemini de anlayamazlar.
***
Dindar, özgürlükçü, demokrat gözüküp de Atatürk'ü sevmeyen zihniyete neden çok kızdığımı şöyle anlatayım; yokluklar içinde bir mahalleye ya da bir köye çeşme veya cami yaptırdığınızı düşünün... Çeşmeyi kullanan sana hayır duası edeceğine küfrederse, ibadet edebilmeleri için yaptırdığın camideki imam ve cemaati sana söverse, bunun adı nedir?
Bu mudur ahde vefa?..
Bu mudur hayır bilirlik, bu mudur minnettarlık?
Bu nankörlük değil de nedir?
***
Vatan işgal altında, millet yokluk ve çaresizlik içinde.
Padişah onu hain ilan ederken...
İngiliz'i, Fransız'ı, Yunan'ı, yedi düveli vatanı işgal etmişken; yorgun ve bitmiş hasta adamı diriltip, vatanı düşmandan kurtarıp cumhuriyeti kuran bir lidere minnet duyulması gerekmez mi?
Milleti için burada yazmaya kalksam sığmayacak ama sat sat bitmiyor denilecek kadar çok, fabrikalar ve devlet kurumları kuran bir önderi, hangi akıl, mantık ve duygu ile eleştiriyorsunuz?
Böyle bir dehaya; salya sümük saldırmak, sinsi sinsi, sesli sessiz küçük düşürmeye çalışmak akılla, vicdanla, mantıkla nasıl izah edilir?
***
Vefatından sonra onun için çok şey söylediler.
Elin oğlu överken, bizim içimizdeydi saygı göstermeyen nankörler.
Akıldan, izandan yoksun oldukları için değerini hiç bilemediler.
***
Oysa bu millet, ne kör, ne de nankör...
Bu millet Ata'sını da bilir, satanını da...
Ama kendine aydın, demokrat, özgürlükçü diyenler, menfaat gemilerine binip, küçük dağları ben yarattım edalarına bürünenler; Atatürk'ü şükran ve minnetle anacaklarına, eleştiriyorlar ya; siz önce Habur'u, Silivri rezaletini, 21. yüzyılın satılık kalemlerini eleştirin. "Türk'üm" demeyi faşistlik ama polise, askere taş atıp, kurşun sıkmayı demokratlık sayan zihniyeti eleştirin...
"Ne mutlu Türk'üm diyene"yi ve T.C.'yi kamu binalarından silenleri, okullarda andımızı kaldıranları eleştirin...
Teröristin tanık, askerin sanık olmasını eleştirin.
"Atatürk sarhoşken kurdu..." dediğiniz ülkeyi, ayıkken yönetemeyenleri, Atatürk'ün yokluklar içinde kurduğu kurumları ise, babalar gibi satanları eleştirin. Her şeyden önce dönün aynaya bir bakın da, kendinizi eleştirin.
Utanın utanın!...
***
10 Kasım 2010'da kaleme aldığım bu yazımın üstünden 10 yıl geçti. Bir şey değişti mi? Hayır. Atatürk'e hakaret etme, resmini çöpe atma, duvardan indirme gibi saldırılar sürüyor. Atatürk'ü sevenlere putperestsiniz diyenler, kula kulluk ediyor. "Haram parayla hac olur mu?" sorusuna "Pek uygun değildir ama hac geçerli olur." diyen Diyanet, hutbelerinde onun adını çıkarıyor. Ortada bir yargı kararı olmasına rağmen ülkeyi yönetenler ise andımıza karşı olduklarını söylüyor.
***
Şöyle bir sosyal medyaya bakın. İkide bir paylaşımlarda Atatürk'ün içkisi dile getiriliyor. Oysa Osman Gazi, I. Bayezid, Yavuz Sultan Selim, Mehmet Çelebi, IV. Murad, II. Selim ve diğer birçok padişah şarap ve benzer alkollü içkilerden içmiyorlar mıydı?
Adam ülkeyi işgalden kurtarıp kurmuş.
İçkisinden size ne!
Peygamberlik iddia etmemiş ki...
Aksine halife olmak varken; "Ben sizin kulunuzum" denilen padişah olmak dururken, kula kul olma Yaradan'a ol demiş. Al okuduğunu da anla diye de Kur'an'ı tercüme ettirmiş.
Arkadaş hangi ülkede kurucu lidere hakaretler ediliyor?
Hangi ülkede kurucu lidere eleştiri adı altında sövülüyor.
Yapmayın Allah aşkına ya!..
***
Sev ya da sevme, adam ülkeyi işgalden kurtarıp yeni bir ülke kurmuş. İnkâr etseniz de gerçek bu. Sen kendi tarih kitaplarından çıkarsan da dünya tarih kitapları yazmaya devam eder.
Yazıyor da...
***
Yeter artık!
Geçmiş iyisiyle kötüsüyle geride kaldı. Siz eleştirecekseniz geçmişi değil, günümüzü eleştirin. Bugün işçinin, çiftçinin, memurun, gelecek kaygısı sürüyor. Sosyal devlet ilkesi sadaka devleti anlayışına çevriliyor.
Habur rezaleti, papazın istenmesi, Ege'de adalarımızın işgali, EYT'ye takılanlara haklarının verilmemesi, gibi onlarca olaya sebep olanlar ise sorumluluk almadan ülkeyi yönetmeyi sürdürüyor.
***
İşte bu sorumsuz sorumluların son marifetleri ise 25 yaş altı 50 yaş üstünün kıdem tazminatını tehlikeye atan torba yasa tasarısı hazırlamak oldu.
Soruyorum şimdi; daha iyi bir yaşam, işsizliğin azalması, ekonominin düzelmesi, alım gücünün artması, refah seviyesinin yükselmesi gibi tartışılıp üstünde durulması gereken konular varken, ülkenin kurucusuna yapılan bilinçli, bilinçsiz saldırılar kimin işine yarıyor?
Atatürk'ü eleştirmekle vatandaşın hangi sorunu çözülüyor?