Göbeğini kaşıyan adam kafasını kaşıdığında...
"Göbeğini kaşıyan adam" fiziksel bir tanım değildir.
"Göbeğini kaşıyan adam" bir sosyal tanımdır.
Göbeğini kaşımasa da olur.
Ama siz oturup ona iki saat "nasıl kullanıldığını ve nasıl kandırıldığını" anlattığınızda "Çalsın ama iş yapsın" diyorsa...
O göbeğini kaşıyan adamdır...
Milliyette sevgili Fikret Bilanın, eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ile yaptığı çok önemli bir röportaj kaç gündür yayınlanıyor. Dünkü bölümün manşetteki sunumunda Paşa diyor ki:
"Göbeğini kaşıyan adamı kazanmalı. Birileri göbeğini kaşıyan adamı hor görürken, öbürü onun evine ayakkabısını kapı önünde çıkarıp giriyor ve onu kazanıyor..."
Bu bir siyasi yaklaşım olarak doğrudur.
"Göbeğini kaşıyan adam" çoğunluktadır ve onu kazanan siyasette de kazanmış olacaktır.
Ancak bunu yapmak "siyasi ahlak" içermez.
Çünkü "göbeğini kaşıyan adam"ın düzeyine ine ine, onu ödüllendire ödüllendire, onu yücelte yücelte bir yere çıkılmaz.
İnilir...
Belki siyasi partiler bir süre kazanabilirler, ama Türkiye kaybeder.
Nitekim 1950den bu yana sağ partiler bunu yaptıkları için Türkiye çağdaşlaşacağına giderek çürüdü.
Bugün aydınlar bu yüzden "Türkiye Malezya mı olacak" tartışmasını yapıyorlar.
Bu yüzden Batılı medya "Ilımlı İslam Devleti" sıfatını uygun buldu laik Türkiye cumhuriyetine...
Bu yüzden laikliğin simgesi Çankayada dinciliğin simgesi türban-tesettür oturuyor...
"Göbeğini kaşıyan adam"ın bir siyasi yanı da yoktur.
O sadece kendisine benzeyeni beğenir.
Küçük küçük avantaları vardır; kömür verene, makarna-nohut getirene verir oyunu. Kendisini temsil edenleri kütüphanede değil, dergah avlusunda görmek ister.
Asla okumaz...
Asla uyanmaz...
Asla görmez...
Asla düşünmez...
Ve "göbeğini kaşıyan adam" asla kafasını kaşımaz...
Bekir Coskun/Hürriyet