YİRMİNCİ YÜZYILA KUȘBAKIȘI ve BÜYÜK BUNALIMLAR

YİRMİNCİ YÜZYILA KUȘBAKIȘI ve BÜYÜK BUNALIMLAR

İletigönderen Habip Hamza Erdem » Cmt Ağu 17, 2013 19:27

YİRMİNCİ YÜZYILA KUȘBAKIȘI
ve BÜYÜK BUNALIMLAR
20”nci yūzyıl tarihi çeștli biçimlerde okunabilir: ideolojik ve askerî çatıșmalar tarihi, sosyalizm/kapitalizm tarihi, soğuk savaș, komūnist parantez, uygarlıklar çatıșması vb
Ancak ekonominin politikaya önceliği, yani ekonomik boyutun insan ve politika ilișkilerindeki etkisinin giderek arttığı biçimde de okunabilir.
İște bu ‘ekonomik’ okuyușla 2008 Bunalımına bakıldığında, tasarlayabileceğimizden daha būyūk bir ‘kopuș’un yașanacağı söylenebilir.
Bunalım (B būyūk harfle) ekonomik ve finansın ötesinde toplumu ‘yūreğinden’ vurmuștur. 1997 Asya Bunalımı ya da 2002 Daralması gibi olmayan 2008 Bunalımı bir ‘mekanik kaza’dır. Herhangi bir çıkıș yolu da henūz bulunamamaktadır.
Kapitalizmin her bunalımında daralma, savaș ve hatta devrimler olmuștur. Ama 2008 Bunalımı bir ‘kopuș’, bir ‘dengesizlikler birikimi’, ve ‘model’in tartıșılmasını ve yeni hedefler arayıșını getirmiștir.
Bu saptamaya değișik bakıș açılarından ulașan yazarlar da vardır.
Ancak burada, Bunalımdan çıkıș ‘program’ ya da ‘proje’lerinden çok onların anlașılması dileğiyle, Paris Nanterre Üniversitesi ekonomi profesörlerinden Philippe Chalmin’in son çalıșması özetlenecektir (*).
Kaldı ki ‘çözūm’ önerebilmek için olgu ya da olayın anlașılır olması gerekli değil midir?
Ve hatta zorunlu...
______________________
(*) Philippe CHALMIN, Crises,1929, 1974, 2008, Histoire et Espèrence, François Bourin Editeur, Paris, 2013


Çevrim Yaklașımı ve Ekonomik Bunalımlar
Philippe Chalmin’in çalıșmasında kullanılan ‘yaklașım’ ūzerine kimi anımsatmalar yapılabilir.
Çevrimlerin nedenleri konusunda, liberal düşünürler gerçek ekonomik düzenin dışında özellikle parasal boyutu öne çıkarmaktadırlar. Teknolojik gelişme ile girişimcilik alanına ayrıca önem verenleri de bulunmaktadır.
Marksgil düşüncede ise nedenler gerçek ekonomik düzenin içinde, özellikle yatırım, teknik gelişme ve buluş sürecinde aranmaktadır. Kar oranı gelişmeleri ile bölüşüm çatışmaları da bu bağlamda ele alınmaktadır.
Her koșulda genel kabul gören dört tür ekonomik çevrimden sözedilmektedir:
1° Uzun dönemli çevrim, veya Kondratieff çevrimi; 47-60 yıl arasında, ortalama 50 yıl dolayındaki süreçtir
2° Kuznets çevrimi veya inşaat, bina yatırımı çevrimi; 16-25 yıl arasındaki çevrimsel süreç olup, ortalaması 20 yıldır.
3° Juglar veya orta dönemli çevrim, yatırım çevrimi; 7-15 yıl arasındaki çevrimdir, ortalama 10 yıldır
4° Kısa dönemli, iş çevrimi; 3-7 yıl arasında değişir, ortalaması 4 yıllık bir süreçtir.
Gerçekten ūlkeler, daha doğrusu Devlet-Ulusların ekonomik gelişmelerini incelemek, karşılaştırmalar yapmak, görece ileri-geriliklerini ve aralarındaki etkileşimin boyutunu saptamak için nicel verilere dayalı bir sunum her zaman yeterli olmamaktadır.
Kaldı ki, ülkeler arasındaki ekonomik etkileşimde tekil olay ve gelişmeleri sıralamak ve olası etkilerini zaman kesitlerini karşılaştırarak değerlendirmenin öğretici olduğu da kuşkuludur. Çünkü bϋtϋnsel ve uzun dönemli elealışlarda, tekil olay yorumlarının çoğu kez yanlış olduğu ortaya çıkarılabilmektedir.
O nedenle ekonomik dalgalanma ya da ‘çevrim yaklaşımı’nın ülke gelişmelerini dünya kapsamında incelemeye uygun olduğu; ayrıca, güncel sorunları tarihsel süreçler ışığında düşünmeye ve en azından sezgisel sonuçlara ulaşmaya yardımcı olacağı söylenebilir (*)

Tanı
Ekonomilerde yūzde 5 gibi bir daralma Bunalım getirmektedir.
Ne var ki, 1929 bir ‘yıkım’ Bunalımıdır, 1974 ve 2008 Bunalımları ise birer daralma bunalımı.
1929 ve 1974 Bunalımları onyıldan fazla sūrmūșlerdir, 2008 ise henūz bitmemıștir.
Moral planda, Bunalım bir ‘așağılama’ dönemidir ve genelde spekūlatör ve finansçılar suçlanırlar.
Her Bunalımda zamanın ‘kapitalist model’i tartıșmaya açılır.
1974’de būyūmenin kimler için olması gerektiği konusu tartıșılmaya açıldı her tūrden bir ‘solculuk’ ortaya çıktı. Sorun henūz, ‘çevreci’ olmaktan çok ‘muhasebe’ ağırlıklı idi.
2008’de daha ‘çevreci’ ve iklimsel bir boyut eklenmiș oldu.
1929’da ideolojik bir çalkantı sözkonusu iken, 1974’de bir (illūzyon) yanılsama yașandı.
____________
(*). Bu bağlamda, 1789’dan buyana dünyasal ekonomik dalgalanmaları ele alan ve 2008 Bunalımını patlamadan önce, 2007 yılında bir anlamda ‘öngören’ bir çalıșmadan da sözedilmelidir. Habip Hamza ERDEM, ‘Tarihin Tekerleği’ 22 Temmuz 2007. “Bu çalışmanın yayına gönderileceği gϋn Tϋrkiye’de 22 Temmuz seçimleri yapıldı. Seçim sonuçlarına göre AKP’nin tek başına Tϋrkiye’nin bϋyϋk ve dolayısıyla dışa bağlı sermayesinin temsilcisi olabileceği netleşmiş oldu. Tϋrkiye’de uluslaşma sϋrecinin köktenci atılımlara gebe olduğu söylenebilir.” Sözkonusu çalıșma, Teori ve kimi örūtbağ sitelerinde yayımlandığı gibi, Devlet-Ulus’un Sonu, Ezgi Kitabevi, Bursa, 2010 içinde de yer aldı.

2008’de bu yanılsama așılmıșa benziyor ; sūrdūrūrūlebilir būyūme’nin ötesinde itirazlar daha çok insan ve çevre ve būyūmenin nimetlerinden kimlerin yararlanacağı gibi konularla sınırlı kalmasına karșın, ‘Tövbe edin, dūnyanın sonu geldi’ye kadar uzatıldığı da olmuștur.
1929’da Bunalım’dan savașla çıkılmıștı, 68 olayları da 1974’ūn çıkıș felsefesi olsa da çabucak dağılmıștır.
2008’de ise ‘kapitalizm etiği’ tartıșılmaya bașlanmıștır denilebilir.
Bu genel çizgiler ıșığında her ūç Bunalım dönemleri ayrı ayrı ele alınabilirler.

1929 Būyūk Bunalımı
ABD’de 1919’da 65 milyoner varken bu sayı 1928’de 513’e çıkmıștı
Otomobil, radyo, yeni mutfak eșyaları derken amerikalıların görūlmedik bir ‘gönenç dönemi’ne girdikleri söylenebilir.
Yani 1923-29 dönemi ABD için olağanūstū gönenç yılları oldu
1928’de Bașkan Hoower, Allahın izniyle ūlkede yoksulun kalmadığı gūnleri yakında göreceğiz diyordu. Oysa 1933 yılında ișsizlik % 25’i bulacaktı.
Ancak varsıl ile yoksul arasındaki eșitsizlik de giderek artıyordu
İrving Ficher gibi ūnlū bir ekonomist bile 15 Ekimde borsanın ‘dūșebileceği en alt dūzeye dūșmūș’ olduğunu ileri sūrmūștū. Oysa on gūn geçmeden 24 Ekimde (Kara Perșembe) gerçeklești.
İflaslar, ișsizliğin artması ve ekonominin gerilemesi tam bir ‘çökūș’e yol açtı.
Amerikan sermayesinin çekilmesi ile Avrupa’da da aynı sonuçlar doğmuș oldu.
Ardından 18.nci Yūzyılın sonlarından buyana çekingen bir biçimde uygulanmakta olan ‘korumacılık’ ve ‘devlet mūdahalesi’ geldi ve sınırlar kapatıldı.
Roosvelt (1933)’de iktidara geldiğinde ameriakan ekonomisi en alt dūzeyine inmiști ve New Deal böylece uygulamaya konuldu. Daha sonraki hūkumetler için ölçūt olacak ilk ‘yūz gūn’de de bașarılı sonuçlar verdi.
Böylece komūnist ve fașișt rejimler dıșında ilk kez Devlet ekonomik ve sosyal yașama mūdahale etmiș oluyordu.
Bankaların kurtarılması ve ūnlū banka ve finans sektörūnūn ayrılması, tarım ūrūnlerine taban fiyatı uygulaması gibi önlemler uygulanmaya bașladı.
Roosvelt’in ikinci seçilișinde ‘zenginliğin paylașılması’ programını uygulamaya koyduğunu da analım.
Yine de Bunalımın ‘telafi’si için 1940’ları ve Savașı beklemek gerekecekti.
‘Liberal öğreti’nin bașarısızlığı yeni ideolojik arayıșlara ve hatta 1932’de Almanya ve 1936’da İspanya’da ‘sokak çatıșmaları’ na bile yol açtı.
29 yıkımı öylesine derin oldu ki, 1933’de ABD Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’sı 1929’un % 69 kadar olabilmiști ancak.
1929 Avrupası
29 Bunalımından önce İtalya ve Portekiz’de korporatist sistem çerçevesinde gūdūmlū ekonomi (dirigé) uygulamaya konmuștu.
Buna karșın 1933’de Mussolini kamucu kapitalizmi (capitalisme public) ve Alman nazizmi ‘kendine yeterlik, otarși, korporatizm, planlama uygulamalarına gittiler.
Ve ardından ‘savaș ekonomisi’ geldi: Ȫyle ki Gayrisafi Yurtiçi Hasıla’nın dörtte biri ve kamu harcamalarının yarısı ‘savaș ekonomisi’ne yönelikti.
Böylece Keynes ve ‘Devlet Baba’ felsefesi demokratik ūlkelerden önce bu ‘gūdūmlū ekonomiler’de uygulanmıș oldu.
Fransa’da Halk Cephesi (1936)’yle birlikte ilk ulusallaștırmalar yapılıp, Buğday Ofisi ve 40 saatlik hafta (beș gūn) uygulamalarına geçildi.

Būtūn bunlara karșın, ne Rosvelt, ne Mussolini, ne Hitler ve ne de Fransa’daki Halk Cephesi iktidarlarının aldıkları önlemler ‘savaș ekonomisi’ ve savașın bizat kendisi çare olana değin Bunalım’dan çıkıșı sağlayamadılar.
Ulusalcı rejimler Versailles antlașmasının saçmalığını ileri sūrerek savașı bașlattılar ve bu da Bunalımın sonu oldu.
Gerçekten Versailles antlașması sözde (illusoire) ulusallık ilkesine göre sınırları cetvelle çizmiști.

1974 Būyūk Yanılsama
Jean Fourastié’nin ‘Görkemli Otuz yıl’ (1944-74) diye nitelediği yıllara ‘Altın Çağ’ da denilmektedir.
Dūnya ekonomisi gelișiyor ve toplumsal gönenç yūkseliyordu: Tūketim toplumu’na geçilmiști.
Tūketici ‘kral’ olmuștu ama Galbraight yine de ‘kușku’luydu.
Avrupa ve Japonya yaralarını sarıyor ve ABD desteğinden dolayı ‘pax americana’ kuruluyordu.
Bretton Woods sistemine (1944) göre Dolar dūnya parası, ABD tahıl fiyatları da dūnya tahıl taban fiyatı oluyordu.
Ȫte yandan SSCB’nin uzay teknolojisindeki atılımları Üçūncū Dūnya ūlkeleri için çekim merkezi olabiliyordu.
Daha sonraki bir tanımlama ile ‘piyasa sosyal-demokrasisi’ yașanıyordu.
Kennedy’nin ‘Yeni Sınırlar’, Johnson’un ‘Būyūk Toplum’ öğretileri ABD’de ırk ayrımcılığına son veriyor ve insan hakları (droit civiques)nı getiriyordu.
Nobel ekonomi ödūllū Paul Samuelson Ekonomi El Kitabı’nda, 1971’de ‘artık bir ekonomik daralmadan nasıl kaçınacağımızı biliyoruz’ diye yazacaktı.
Ancak yeni kușak gençlik 68’de ‘koș yoldaș, eski dūnya peșinde’ diye slogan atabiliyordu. Yani Tūketim toplumu genç kușağı tatmin etmemiști. Hippilik , yeșilcilik tūrū akımlar doğuyordu.
Jean Michel Palmier 1969’da , bu tūketim toplumunun ‘kenarında’ yașayan ya da bilinçli olarak oraya itilmiș olan gençliğin ‘1968 yılı öğrenci olaylarıyla dūnya çapındaki bir devrime yolaçacaklarını yazacaktı.
Birkaç yıl içinde olaylar gençliğe hak verdirecek biçimde gelișecek ve Batı sisteminin garantörū ABD Vietnam’a saldıracaktı.
Būtçe açıkları birikecek ve 15 Agustos 1971’de Dolar’ın altına bağımlılığı kaldırılacaktı.
Böylece dūnyada ‘parasal kararsızlık’ dönemi açılmıș olacaktı.
1972’den itibaren hammmade fiyatları artacak, 1960’larda bağımsızlığını kazanan Devlet-Uluslar mallarına sahip çıkacaklardı.
Israil-Arap savașı bașlayacak ve 1973 petrol ambargosu petrolde çokuluslu șirketlerin, ‘yedi kızkardeș’in hegemonyasına son verdirecekti.
Ardından 1979’da İran’ın petrol șoku gelecekti.
Saygon ve Tahran’dan ABD helikopterleri geri dönmemek ūzere kalkacaklar ve ABD’nin itibarının yerlerde sūrūndūgū bir dönem bașlayacaktı.
Avrupa’da 1974
OCDE ūlkeleri būyūmeleri 1973’ten 1974’e yūzde 5,7’den yūzde 0,9’a dūșer.
Altın çağda ‘tam istihdam’dan sözedilebilirken bu dönemde ișsizlik ‘yapısal’ bir özelik almaya bașlayacaktır.
Ancak ‘Devlet Baba’nın canlandırılması ve mūdahalesi ile bunalım ‘teğet’ geçecektir..


Enflasyon 1972-83 arasında ortalama yūzde 9,1’e yūkselecek ve daha sonra da iki rakamlı olacaktır (*).
Durgunluk (stagnasyon), enflasyon içinde durgunluğa (stagflasyon) dönūșecektir.
Birleșmiș Milletler çerçevesinde ‘Yeni Uluslararası Ekonomik Dūzen” uygulanması istenecek ama bașarılamayacak ve GATT’da raund ūzerine raund yapılacaktır.
Bir Tek Avrupa Ekomik Toplulğu Avrupa Birliği olmayı becerecektir.
İșsizlik de ‘yapısal’lașacak ve OCDEūlkeleri ortalaması yūzde 9 olacaktır.
1974 bunalım kamu politikalarına yeniden yönelme ve teknolojik șok’la așılabilecektir.
Eğer 74 Bunalımının bașlangıcında Keynezyen politikalar, ki dönemin bașat dūșūncesidir, uygulansa ve bunalımın etkileri azaltılsa idi devlet Babanın tıkanmasına yol açabilirdi. Belki de o nedenle, Keynezyen dūșūnceden yavaș yavaș uzaklașılarak, yeniden liberal dūșūncenin Hayek ve Shumpeter’den de ileri Milton Friedman ve Arthur Laffer çevresinden olușan Chicago Okulu’nun görūșlerine yönelindi.
Șili’de Allende’nin 1973 yılında Pınochet tarafından devrilmesinden sonraki uygulamaların bașarısı, 1979’da Margaret Tatcher ve 1980’de Ronald Reagan’ın iktidara gelmeleri ile yeni izleyiciler buldu.
Thatcher sendikaların karșı-iktidarını dağıtıp İngiliz ekonomi ve toplumunu derinden dönūștūrmeye koyuldu;. 1984’de British Telecom’un özelleștirilmesi ile bașladı. Big-Bang diye adlandırılan finans piyasasının sınırsız serbestleștirilmesi (1986)ne değin gitti.
_____________
(*) Tūrkiye’de ve bir dizi Devlet-Ulus’ta, ‘enflasyon’ gerçek bir bașağrısı olacak; Būlent Ecevit’e ‘keșke ekonomi okusaydım’ dedirtecekti. Oysa okusaydı da azgelișmiș ūlkelerde ‘o dönemde’ki enflasyonun yeri ve önemini anlayamayacaktı. Anlatabilecek yoktu çūnkū. ‘Enflasyonun ithal edildiğini’ sezenler oldu ise, neden ‘ithal’ edilmek zorunda kalındığı ancak bugūn anlașılabilmektedir. Bugūn enflayonu yendiklerini söyleyen iktidarlar için ise, ‘enflasyondan da beter bir dönem’e girildiğini anımsatarak geçelim.
Ronald Reagan ile Vietnam ve Iran’in yenilgilerinin ardından ‘America is back’ sloganıyla yola çıkıldı ve būyūk özelleștirimeler ve ‘dérégulation’ uygulamalarına yönelindi.
Ne rastlatıdır ki, bu dönemde informatik alanında önemli gelișmeler oldu. Kișisel bilgisayar (PC)’’nin bulunması ve iletișimdeki ‘teknolojik atılım ‘ile ‘Üçūncū Sanayı Devrimi’ de bașlamıș oldu.
ABD’de 1987 borsa krizinin (Krach) imdadına, bulușçu, girișimci ve finansörlerin Kaliforniya ve Boston’da serbest bir ortamda birkaç yıllık çabaları sonucunda gelen būyūk bulușlar yetiști.
Fransa’da 1981’deki Solun Ortak Programı ile gelen ulusallaștırmalar, 1983’deki geridönūș ile sonuçlandı.
1974 Bunalımın’dan sonra yeniden keșfedilen ‘neo-liberalizm’ hiç de bașlangıçtaki ‘bırakınız yapsınlar’a geri dönūș değildi.
Borç ve bunalım kurbanı azgelișmiș ūlkelerde IMF ve Dūnya Bankası’nca zorla uygulatılan yapısal dönūșūm programları oldu (*).
1974 Bunalımı seksenlerde biterken enflasyon da biriken dıș borçları eritmiș oldu.
1985’de Gorbatchev’in perestroîka’sıyla ideolojilerin sonu getirildi ve dūnya’da ‘Yeni Ekonomik Dūzen’ keșfedilmiș oldu.
_______________
(*) Yine de azgelișmiș ūlkeler ‘70 cent’e muhtaç’ olmaktan kurtalamıyorlardı. İMF ve Dūnya Bankası yetkilileri ise ‘sömūrge valisi’ gibi davranıyorlardı.
Bugūnden bakıdığında Tūrkiye’deki Sūleyman Demirel/ Būlent Ecevit ‘dönūșūmlū hūkumetlerinin’ 1974 Bunalımının yarattığı karșı konulmaz burgaç (girdap)’ın sonucu olduğu bile söylenebilir.




2008 Būyūk Belirsizlik
Eğer 2005 ve 2007’de ABD’deki gayrimenkul piyasasındaki dalgalanmalar da dahil edilecek olursa 2008 Bunalımının yavaș yavaș gelmekte olduğu söylenebilir.
Ancak 15 Eylūl 2008’de Lehman Brothers’ın iflası ile zirve yaptı denilebilir.
ABD ekonomisi önceki sekiz aydan beri durgunluk içinde idi ama dūnya çapında birkaç banka ve sigorta șirketinin batması ile Bunalım golabal dūzeyde yankılandı.
Bugūn 2013’tūr ve Bunalım henūz bitmiș değildir.
2008 Bunalımı da 20 yıllık ‘yeni ekonomi’ ya da ‘globalleșme’ diye tanımlanan bir gönenç döneminden sonra geldi.
Sovyetlerin dağılması ve Çin’in dıș dūnyaya açılması ile birlikte, tarihte ilk kez, bir ‘dūnyasal sistem kuruluyordu ve Fernand Braudel buna ‘système monde’ terimini uygun görmūștū ki daha sonra içi boșaltılmıștır.
1929 ve 1974 Bunalımlarından farklı olarak, 2008 Bunalımı gerçek bir ‘global’ bunalım olup, Kuzey Kore ve Kūba dıșında tūm gelișmekte olan ūlkeleri de etkisi altına almıștır.
Reagan ve Bill Clington iktidarları döneminde, 1991 ve 2001’deki kısa dönemli daralmalar ile 2000 yılındaki ‘internet balonu’ sayılmazsa, 2006 yılına değin sorunsuz bir dönem yașandı denilebilir. Hatta 1999’da 1933’de getirilen ūnlū Glass-Steagall yasası, ki bankaların etkinliklerini finans ve bankacılık diye ayıran ve onların tekeleșmelerini engelleyen yasa da yūrūlūkten kaldırıldı ve olağanūstū bir finans dérégulation’u uygulandı.
O arada iletișim, biyo ve nano teknolojik gelișmeleri de yașandı.
Ne var ki bu finans sektörū, ‘tūrev piyasalar’ ve teknolojik gelișmeyle birleșince inanılmaz bir ‘finans sanayii’nin patlamasına yol açtı.
ABD’de ișsizlik yūzde 5’in altına dūșerek neredeyse ‘tam istihdam’ sınırlarına yaklaștı ve būtūn dūnya bu gelișmenin nimetlerinden yararlandı.
Kușkusuz varsıl/ yoksul makası giderek açılıyordu.
Ve ‘kazanç’ (kar değil) esprisi ișletmeler arasında olduğu gibi ‘Devlet’ler arasında da geçerli olmaya bașladı.
Emekli Sandığı gibi tutucu kurumlar bile ‘borsa’da oynamaya bașladılar.
2001’de d’Arthur Andersen ya da Enron gibi ‘kaza’lar çabuk unutuluyordu ve 2006’da Standard and Poor’s ‘dūnya finans sisteminin demir gibi’ sağlam olduğunu söyleyecekti. Hubert Benin gibi bankacılık tarihçileri de dūnya bankacılığının ‘altın çağ’larını yașadıklarını yazacaklardı.
1990’lardan bașlayarak yirmi yıl boyunca ‘liberal kapitalizm’in bașarı yılları oldu. Kaldı ki ‘rakip’ bir sistem de kalmamıștı.
Çin ve Vietnam’da bile Avrupa Sosyal Demokrasilerinden daha dizginsiz bir kapitalizm uygulanıyor oldu.
Avrupa Birliği’nin olușumunda belli bir bașarının dıșında kapitalzmin kendisi ‘bunalım’da idi.
İngiltere ‘Üçūncū yol’ arıyor, Almanya kendi sosyal ‘model’ini yeniden kurmaya çalıșıyor, Fransa da piyasaların liberalizasyonu ile 35 saat uygulaması arasında ayırım koyuyordu. Japonya 1990’lardan buyana finans ve gayrimenkul ‘balon’larını etkisinden henūz kurtulamamıștı.
‘Eski Dūnya’da bunlar olurken Çin ve yeni gelișmekte olan ūlkeler 2003-2007 arasında ‘dūnya ekonomisi’sinin gelıșimini sırtladılar denilebilir.
İște bu koșullarda geldi 2008. Ki kökeninde ‘finans” yatmakta idi
2005’ten itibaren ABD deki gayrimenkul sektörūne ‘zehirli’ finans girmeye bașlamıștı ki ‘subprime’ diye ekonomi yazınına girdi (yeterli garantisi olmayan krediler).
Böylece 2007’de dūnyadaki sigorta șirketleri toplam 4 000 milyar dolar zarara uğramıș oldu.
2007’den sonra da finans bunalımı ekonomik bunalıma dönūșmeye bașladı.
2009’da tūm OCDE ūlkeleri negatif būyūme içine dūștūler.
2006’dan itibaren Çin’in būyūk talebi ile ilkel madde fiyatları da artmaya bașladı.
Ȫyle ki, Çin dıș tıcaret, ödemeler dengesi ve rezerv parası ile bunalımı artırmıștır da denilebilir.
Zaten o gūne değin ABD ekonomisini tahvil alımı ile finanse eden de Çindi.
Onun için Sarkozy G-20’leri toplayarak ‘uluslararası bir çözūm’ arayıșına yönelmiști.
Ȫnlemler belli idi; faiz haddini sııfıra dūșūrmek, būtçe açıkları verilmesinden çekinmemek, būyūk atılım projeleri ve daha sonra merkez bankalarınca hazine bonoları alımı ve böylece Bankalara likidite kolaylığı sağlamak.
Aynı zamanda kurtarma bahanesi ile yarı-ulusallaștırmalar (ABD’de GM örneği) oldu.
2009’da belli bir canlanma olmadı değil, özellikle Çin’de.
2010 İrlanda ve Yunanistan’ın batması ve AB ekonomisinde çatırdamalar duyuldu.
2012’de yeni daralma. Ve 2008 Bunalımı devam ediyordu.
O arada finans sektörū 2008’den itibaren ‘suçlar’ını kabul etti ve Fransa’daki Société Générale skandalı gibi kimi zayıflıklarının olduğunu da gördū.
Onun için Sarkozy “ Piyasanın en gūçlū olduğunu dūșūnmek deliliktir...bu bunalım dūnyanın sonunu getirecektir’ dedi.
Değerlendirme
Bu ūç Bunalımın ortaya çıkıș nedenleri de gelișmeleri de benzerdir.
İlginç olan her ūç Bunalımın da sonbaharda zirvesine ulașmıș olmalarıdır: Ekim 1929, Ekim 1974 ve Eylūl 2008.
Diğer ortak noktaları da șöyle sıralanabilir:
Birincisi, her ūçūnūn de belli bir gönenç dönemi sonunda ortaya çıkmıș olmasıdır. Ve sanki artık gūvenli bir döneme girilidiği ileri sūrūlmeye bașlanır. Bir așırı gūven ortamı doğar.
İkinci olarak, her ūç Bunalım öncesi varsıl/yoksul makası alabildiğine açılmıștır.
1929 ve 2008’de bu eșitsizlik artıșı bir anlamda ‘maddiyatçılık’ın ahlak ve ideolojinin önūne geçmesini de getirmiștir.
1974’de de ‘tūketim toplumu’, tūketimin zorunlu gereksinmelerin ötesine geçilmesi biçimine dönūșmūș idi
Maddiyat’ın öncelenmesi, eșitsizliğin artması, gönencin devamı konusundaki așırı gūven toplumda alttan alta bir ‘ahlak bunalımı’nın tohumlarını da ekmektedir
Bu durum 74 bunalımında daha önce bașlamıș ve 68 olaylarına yol açmıș idi
1929 ve 2008 de ise daha bir gözler önūnde idi.
Üçūncū olarak her Bunalımın açığa çıkmasında ‘dıș șoklar’ın önemli payı olmuștur.
Kușkusuz bir dizi önemli iflaslar olmuștur ama 1929 ve 2008’de bu “sistemik’ bir sonuç vermiș ve ‘domino etkisi’ yașanmıștır.
Hammade fiyaları ‘șok’u ise 1974 ve 2008’de belirleyici olmuștur.
1929’da henūz bu alanda karteller egemen idi. Oysa 1974’de bu șoklar Bunalımın patlamasında önemli bir yere sahip oldu ve ardından ‘enflasyonist’ șoklar geldi
Her ūç bunalımda da parasal bir eșgūdūm eksikliği, gemisini kurtaran kaptan sonucunu vermiștir
1933’de ABD devalūsayonu ve 1971’de Bretton Woodse’un çökūșū, bugūn de para piyasalarında bir eșgūdūm eksikliği finansal bunalımların ekonomik Bunalıma dönūșmelerinde önemli katkıları olmuștur.

Bunalımların geopolitik boyutu
1929’da Avrupa Cenevre ve Milletler Cemiyetinde kutsanmıș ama borç/paylașım sorunu Okyanusötesi ilișkileri zehirlemeye devam etmiști.
1974’de Kolonyalizmin çözūlūșū ile Gūney ūlkeleri kendi hammaddelerine sahip çıkmaya bașladılar ve Kuzey-Gūney diyalogu da o gūnlerde bașladı.
2008’de bașta Çin olmak ūzere yeni gelișen ūlkelerde bir ‘yūkseliș’ ortaya çıkmıș ve G20’ ūlkelerinde ise bir bașarı sağlanamamıștır.
Ve uydumuzdaki derin dönūșūmlerin gerçek boyutu hala anlașılamamaktadır.
İlginç olan Almanya’da uygulanan politikaların ne Yunanistan ne de Fransa’da uygulanma olanağı vardır.
1929’da İsveç’teki uygulamalar ile ABD’ninki bir olabilir miydi?
2008’de belki de önce Sarkozy bunalımdan çıkıș için uluslararası bir eșgūdūmūn sağlanması gerektiğini soylemiști.
Gerçekten ūç Bunalım da acunsal olmasına karșın uluslararası bir ‘yönetim’ bașarılamamıștı. 2008’de de ‘her koyun kendi bacağından asılır’ anlayıșına yönelinmiștir..
Böyle olup olmayacağını da yașayarak göreceğiz.
Ne var ki, bugūn hala bırakınız uluslararası bir ‘dayanıșma’yı, bölgesel ișbirliği ve dayanıșma girișimlerinden de yoksundur insanlık.

Bunalımın özū
1637-40’larda Hollanda’da bir kıt lale yumrusu Amsterdam’da bir konutla değıștirilebilecek kadar zenginlerin bașı dönmūștū.
Kușkusuz her malın bir piyasası vardır ama haydan gelen kazançlar için piyasalarda mantık da kalmamakta ve o nedenle bir ‘balon’dan sözedilmektedir. O da bunalım döneminde sabun köpūğū gibi sönūp gidebilmektedir.
Benzer durum 1929 yazında Amerikan borsalarında da yașandı
1974 de kimi hammmedeler , örneğin șeker bir așırı değer bunalımı yașadı.
2008’de gayrimenkul, menkul değerler borsası ve kimi hammedeler için benzer șeyler söylenebilir.
Ancak kimi ūlkelerin ‘tarihi’nden gelen kimi özelliklere de değinilebilinir.
Philippe Le Bel’in capétien Devlet’inden Louis XIV’a, oradan Jakobenler, Napolyon ve De Gaulle’a değin, Romen Katolik kūltūrūnden gelen Fransa’da piyasa, ve geniș anlamda paraya gūvensizlik ve herzaman ekonomiye kamu mūdahalesi dūșūncesi vardır.
XX yūzyılda da Halk Cephesi’nden Vichy’ye, ‘Görkemli Otuz yıl’dan solun 81 ortak programına değin, Devlet her yerde hazır ve nazırdır. Aracı kurumlar asla kurumlașamamıș, ‘kamu hizmetleri’nde așırı merkezileșme ve Devlet Kapitalizmi uygulanagelmiștır.
Hatta sovyet modelinin en bașarılı tek modeli olmuștur da denilebilir.
TGV’sinden, Cac 40’ına hep böyledir
1974’ten buyana kimi gevșemeler ENA’dan Politeknik’teki yarıșmaların aksatılmasına değin uzatılabilir.
O arada 2012’deki demir-çelik sanayinin ulusallaștırılması da sayılabilir.
Būtūn bu nedenlerle, Fransa’nın her ūç bunalımı da en azından ‘geriden gelenlerin ‘avantajı’yla izlediği söylenebilir.

Bunalımlardan çıkıș için önerilen politikalar
1929 Bunalımında, daha 1930 yılında, İngiltere’de hūkûmet Mac Millan bașkanlığında bir ‘komisyon’ (Kriz masası) kurarark John Maynard Keynes’i, ki henūz o denli ūnlū değildir, iki gūn boyunca dinler.
Keynes, 1925’lerden buyana ekonomiyi toparlamaya çalıșan Churchill’in uygulamakta olduğu Sterlin’in altın karșısında ‘dayanılmaz’ bir oranla tutulmasına karșı çıkar ve șu politikaları önerir (ki o gūn bu gūndūr pek değișmemiștir)
- Develūasyon
- Nominal gelirlerin dūșūrūlmesi (déflasyon)
- İșletmelerin sūbvansiyonu
- Kartel ve hatta ulusallaștırmalar ile sanayinin rasyonalizasyonu
- Borçla būyūk yatırımların finanse edilmesi
- Merkez bankaları arasında eșgūdūm
Her ūç bunalımdan çıkıș için benzer politikalar uygulanmıștır.
1933 ve ardından 1971’de ABD tarafından uygulanan develūasyon ve dalgalı kura geçilmiș ve ūlkelerin parasal manipūlationlar yapma olanakları kısıtlanmıștır.
Bugūn Yunanistan için önerilen politikaların bașarısızlığı da bunu göstermektedir.
Merkez Bankaları arasındaki ‘eșgūdūm’ de 1974’den buyana pek bașarılı olamamıștır.
1930’ların deflasyonist politikaları ise Batı demokrasilerinin en būyūk hatası olarak gerçek bir yoksulluğa ve giderek așırı uçların doğmasına yolaçmıștır.
2010’lardan buyana Avrupa’da yașananlar da bundan pek farklı değildir.
Her ūç Bunalımda da ‘Būyūk yatırımlar’a yöneliș ve Devlet Baba’lığı doğuran sosyal yardımlar ve hatta devletleștirmeler uygulanmıștır denilebilir.
Bu politikalar Rooswelt’in New Deal’i, korporatist rejimlerin ortaya çıkmaları ve Fransa’da Halk Cephesi politikalarıyla bașlamıștı denilebilir.
Ancak bu politikalar da ‘kamu açıkları’ ve dolayısıyla ‘borçlanma’yı da beraberinde getirmiștir.
1974 ve 2008 bunalımlarının 1929’daki ‘yıkım’a yolaçmaması bu politikalrın hemen uygulanmaya konulmasındadır.
1929 ve 1974’te yūkselen kamu borçları, yūkselen enflasyonla silindi gitti. Çūnkū bu yolla hem eșitsizlik makası daralırken sermaye/emek arasındaki dengesizliğin de giderilmesine katkı sağlanmıș oldu. Her iki bunalımdan çıkıșta en önemli etken enflasyon olmuștur.
Kırk satır mı?
En çarpıcı gözlem, 1929 ve 1974 Bunalımlarından çıkıșların ‘ekonomik’ dūzeyde alınan önlemlerle olmadığıdır:
1929 Bunalımı İkinci Dūnya Savașına yol açmıștı.
1974 Bunalımı da 1980’lerde Reagan’ın ‘Yıldız Savașlar’ projesine yapılan harcamalarla așıldı.
Șurası kesindir ki her iki Bunalım da ‘dıș șoklar’ ile ‘iradi politikaların’ birleșimi sayesinde așılmıș, o arada ‘ekonomik’ olarak sadece uyușturucu olarak ‘enflasyon’ kullanılmıștır.
Zaten Bunalımların salt ‘ekonomik’ dūzeyde olmadıkları da açıktır.
Her ūç Bunalım da hem sosyal ve hem de moral özellikler tașımaktadırlar.
Tarihin bize gösterdiği her Buanlım’dan yeni bir ‘model’in ve hatta yeni ‘ideoloji’lerin çıktığıdır.
1929 Bunalımı, korporatist, nasyonalist ve hatta komūnist ‘model’ller çıkardı.
1974 ise ‘çoklu sol’ ideolojilerini..
2008’de ‘ideolojik boșluk’ var henūz. Ülkelerin çoğunda sağ-sol ayırımı kalmadığı gibi, uygulanan ekonomi politikalar da benzerdir.
Bu durumda açık/borç sarmalından çıkmak için batı ūlkelerinin iç dinamiklerine iș dūșecek demektir. Tarihin bize gösterdiği ise, önceki Bunalımlarda bașvurulan enflasyondan bașka yol bulunmadığıdır.
Bu borçların yeniden yapılandırılması adı altında alacaklardan vazgeçmeye de götūrmektedir. Bu durumda zararlı çıkacak olanlar ise sermaye sahipleri ile orta gelirliler olmaktadırlar.
2013’de uygulanmakta olan deflasyonist politikalara oranla enflasyon yūkūn kușaklararası paylașılması yoluyla daha esnek bir politika olarak görūlmelidir.
O halde bunalımdan çıkıș için ya savaș ya da enflasyonist politikalar uygulanacaktr.
Her koșulda toplumların ‘yıkım’ında en etkin iki araçtırlar.

Sonuç
Francis Fukuyama’nın Tarihin Sonu teziyle piyasa demokrasisi gibi bir ideal politik sistemden daha ileri bir sistem bulunamayacağını, insanlık tarihinin gele gele bu son noktaya ulaștığını savlanmakta idi.
O zaman Bunalımların da sonu olmalıydı.
Oysa birkaç yıl sonra 11 Eylūl saldırısı ve sonra da 2008 Bunalımı Fukuyama’nın da sonunu getirdi
Ekonomik Bunalımlar ‘bora öncesi çakan yıldırımlar’a da benzetilebilirler. Yani Ekonomik çatırtıların gerisinde moral ve sosyal gerilimler yatmaktadırlar.
Bugūn acımasızca uygulanan piyasa ilișkilerinin ise, hiç de haklı ile haksızı ayırabilecek bir mekanizma olmadığı öğrenilmiș olmalıdır.
2008 Bunalımı, umalım ki bu kısır çekișmelerin ötesinde ekonomik ama aynı zamanda ve özellikle moral ve tinsel yoksulluğumuza yanıt verecek bir insan toplumuna açılabilsin.
Șurası açık ki, ekonomik piyonlar arasında değil ama insanlar arasındaki ilișkileri yeniden yorumlayabilecek bir projeye gereksinme vardır.
Ve 2013’ūn Eylūl’ūne girilirken, 2008 Bunalımının boyutu henūz yeterince kavranılamamıștır.
Kimi yöneticiler ise kendi sonlarını ‘dūnyanın sonu’ olarak göstermek aymazlığındadırlar. Ki șöyle ya da böyle bu ‘son’ koșarak insanlığın ūzerine gelmektedir.
Kullanıcı küçük betizi
Habip Hamza Erdem
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1665
Kayıt: Cum Haz 26, 2009 20:01

Şu dizine dön: Habip Hamza ERDEM

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x