YOKSULLUĞU PAYLAȘMAK
Kemal Kılıçdaroğlu CHP kurultayında yaptığı konușmasında önemli saptamalar yaptı.
Bence bunların en önemlisi ‘yoksulluğu paylașmak’ saptamasıdır.
Sözün geliși söylenmiș bir tümce olmamasını dilerim.
Türkiye’de profesör-mrofesör çok kușkusuz.
Bunların en ünlülerinden biri de, neden ‘gönenci paylașmak’ demedi diye sitem etmesin mi?
Guignol’a bak sen!
Hem kukla hem de kukla oyunundaki soytarı da denilebilir.
Doğu Ergil mi ne diyorlar.
Hani kendisi ekonomi bilmiyor olabilir. ‘Siyaset Psikolojisi’ mi ne okumuș.
Psikolojik olarak toplumu rahatlatsa daha iyi olmaz mı da diyebilirdi.
Yani yalan söylese.
Ne var yani, umut Memed’in ekmeği değil mi sonuçta.
Ekmek yerine umut verse, değil mi ama?
Pek sayın siyaset psikolojisi profesör doktoru Doğu Ergil bey hazretleri ve onun öğrencileri, seven ve de sayanları ve onu televizyonlardan indirmeyenlerin bilcümlesinin bilmedikleri bir yalın gerçek ile karșı karșıdır Türkiye.
Dünya yüzyılın ekonomik bunalımını yașamaktadır.
Devletler batacak, kimileri de yok olacaklardır.
Uluslar biribirlerine girebileceklerdir.
Yunanistan, Portekiz-Mortekiz diye saymanın bir anlamı yok.
Her koyun kendi bacağından asılmayacak mıdır?
Öyleyse kulağa hoș gelsin diye ‘gönenci paylașmak’ demek, halka yalan söylemenin dik alası olacaktır.
Evet Türkiye Cumhuriyeti Devleti, devlet olarak varlığını sürdürmek istiyorsa teğet ve tanjantla halkını kandırmak yerine halkına gerçekleri söylemek durumundadır.
Türkiye’de paylașılacak bir ‘gönenç’ kırıntısı kalmamıș bulunmaktadır.
Uluslararası tefecilere olan borcu için her yıl otuz-kırk milyar dolar faiz ödemek durumuna düșürülmüștür.
Ana parası, yatırımı, cari harcamaları derken, Türkiye halkının çok daha fazla çalıșmak, çok daha fazla üretmek ve çok daha az harcamak zorunluluğu gelip kapıya dayanmıștr.
İktidarda olan ișbirlikçiler için bunlar önemli olmayabilir.
Ancak CHP gibi, en azından sosyal demokrat bir partinin hükûmet olmadan önce halka ‘yoksulluğu paylașmak’ önerisi ile gitmesinden daha doğal bir șey olmamalı idi.
Ve Kemal Kılıçdaroğlu, Deniz Baykal’a oranla daha gerçekçi bir yaklașımla bu öngörüyü dile getirmiș oldu.
Bu ‘ulusalcı’ bir yaklașımdır. Millî de denilebilir.
Uluslararası tefecilere ödün verilmeyeceğinin göstergesidir.
‘Beyler, demektedir Kılıçdaroğlu, borçlarınıza karșılık bize dayatmak isteyeceğiniz her șeye, bizden önceki ișbirlikçiler gibi hemen evet demeyeceğiz’.
Bu tür bir ‘söz’ün gereği olarak da, halka dönüp, ‘Beyler dıș güçler ve onların ișbirlikçilerine direnebilmek için en azından bir süre ‘yoksulluğu paylașmak’ zorundayız’ demiștir.
CHP’nin yeni genel bașkanının kașı-gözüne değil ama ‘söz’üne bakıldığında, gerçekçi bir tutum içinde olacağı söylenebilir.
Bu tür gerçekçi yaklașımlar gereklidir gerekli olmasına da yeterli midir onu da zaman içinde göreceğiz.
Habip Hamza Erdem