YOKSULLUĞU PAYLAȘMAK
“Kemal Kılıçdaroğlu CHP kurultayında yaptığı konușmasında önemli saptamalar yaptı.
Bence bunların en önemlisi ‘yoksulluğu paylașmak’ saptamasıdır.
Sözün geliși söylenmiș bir tümce olmamasını dilerim.”.
26 Șubat 2012 tarihinde yapılan kurultayda değil, 24 Mayıs 2010 tarihinde yapılan kurultayda söylenmiș bu sözler. Demek ki yaklașık iki yıl geçmiș aradan.
Ve o yazı șöyle devam etmiș.
“Türkiye’de profesör-mrofesör çok kușkusuz.
Bunların en ünlülerinden biri de, neden ‘gönenci paylașmak’ demedi diye sitem etmesin mi?
Guignol’a bak sen!
Hem kukla hem de kukla oyunundaki soytarı da denilebilir.
Doğu Ergil mi ne diyorlar.
Hani kendisi ekonomi bilmiyor olabilir. ‘Siyaset Psikolojisi’ mi ne okumuș.
Psikolojik olarak toplumu rahatlatsa daha iyi olmaz mı da diyebilirdi.
Yani yalan söylese.
Ne var yani, umut Memed’in ekmeği değil mi sonuçta.
Ekmek yerine umut verse, değil mi ama?
Pek sayın siyaset psikolojisi profesör doktoru Doğu Ergil bey hazretleri ve onun öğrencileri, seven ve de sayanları ve onu televizyonlardan indirmeyenlerin bilcümlesinin bilmedikleri bir yalın gerçek ile karșı karșıyadır Türkiye.
Dünya yüzyılın ekonomik bunalımını yașamaktadır.
Devletler batacak, kimileri de yok olacaklardır.
Uluslar biribirlerine girebileceklerdir.
Yunanistan, Portekiz-Mortekiz diye saymanın bir anlamı yok.
Her koyun kendi bacağından asılmayacak mıdır?
Öyleyse kulağa hoș gelsin diye ‘gönenci paylașmak’ demek, halka yalan söylemenin dik alası olacaktır.
Evet Türkiye Cumhuriyeti Devleti, devlet olarak varlığını sürdürmek istiyorsa teğet ve tanjantla halkını kandırmak yerine halkına gerçekleri söylemek durumundadır.
Türkiye’de paylașılacak bir ‘gönenç’ kırıntısı kalmamıș bulunmaktadır.
Uluslararası tefecilere olan borcu için her yıl otuz-kırk milyar dolar faiz ödemek durumuna düșürülmüștür.
Ana parası, yatırımı, cari harcamaları derken, Türkiye halkının çok daha fazla çalıșmak, çok daha fazla üretmek ve çok daha az harcamak zorunluluğu gelip kapıya dayanmıștr.
İktidarda olan ișbirlikçiler için bunlar önemli olmayabilir.
Ancak CHP gibi, en azından sosyal demokrat bir partinin hükûmet olmadan önce halka ‘yoksulluğu paylașmak’ önerisi ile gitmesinden daha doğal bir șey olmamalı idi.
Ve Kemal Kılıçdaroğlu, Deniz Baykal’a oranla daha gerçekçi bir yaklașımla bu öngörüyü dile getirmiș oldu.
Bu ‘ulusalcı’ bir yaklașımdır. Millî de denilebilir.
Uluslararası tefecilere ödün verilmeyeceğinin göstergesidir.
‘Beyler, demektedir Kılıçdaroğlu, borçlarınıza karșılık bize dayatmak isteyeceğiniz her șeye, bizden önceki ișbirlikçiler gibi hemen evet demeyeceğiz’.
Bu tür bir ‘söz’ün gereği olarak da, halka dönüp, ‘Beyler dıș güçler ve onların ișbirlikçilerine direnebilmek için en azından bir süre ‘yoksulluğu paylașmak’ zorundayız’ demiștir.
CHP’nin yeni genel bașkanının kașı-gözüne değil ama ‘söz’üne bakıldığında, gerçekçi bir tutum içinde olacağı söylenebilir.
Bu tür gerçekçi yaklașımlar gereklidir gerekli olmasına da yeterli midir onu da zaman içinde göreceğiz.”
İște iki yıl aradan sonra, SSK Kemal bey’in 26 Șubat 2012 tarihli konușmasındaki ‘söz’lerine bakıldığında, iki yıl içinde ‘gerçekçilik’ten ne denli uzaklașmıș olduğu görülebilsin diye bu yazıyı yeniden yayımlıyorum.
Kemal bey’in bugünkü kurultaydan akılda kalacak ‘söz’ü ise, dörtyüzden fazla kurultay delegesi için söylediği ‘gölge etmesinler bașka ihsan istemez’ olmuștur.
Bu söz, yeni CHP’nin giderek halktan ‘koparılcağı’nın göstergesi sayılabilir.
H’sı çıkarılmıș CHP de, ‘Cumhuriyetçi Parti’ olamayacağına göre, olsa olsa yeni bir Cemaat Partisi olabilecektir.
Hazır Fetullah Gül’ün cemaati ‘camia’ ya dönüșmekte iken, yeni bir ‘cemaat’ partisi neden olmasın?
CHP’nin hangi genel bașkanı kurultaya kravatsız gelmiști?
Bilen varsa beri gelsin!
Habip Hamza ERDEM, 27 Şubat 2012