Yürü Ya Kulum
AKP Elazığ Milletvekili Zülfü Tolga Ağar söyledi o sözü:
“Cumhurbaşkanı denince bize Allah gibi geliyor.”
Öyle anlaşılıyor ki, “yürü ya kulum” deme aşamasına çoktan ulaşılmış…
Kamu kaynaklarının (halkın kaynakları) teslim edildiği Varlık Fonu’nun yönetimindeki kimi adlara baktığımızda bu aşamanın sonuçlarını görebiliyoruz:
Fuat Tosyalı örneğin.
Babası sobacılık yapan Fuat Tosyalı, çıraklıkla başlamış işe. İskenderun Demir Çelik Fabrikası’nda çalışmış olanlar, Tosyalı’yı, işletmenin binalarında oluk tamiratı işlerini yaptığı tarihlerden tanıyorlar.
Şimdi holding sahibi. AKP döneminde, yassı çelik üretim tesisinin açılışı Recep Tayyip Erdoğan’a nasip oldu.
Bir başka Varlık Fonu yöneticisi de, Salim Arda Ermut.
On binlerce işsiz üniversite mezunu arasından sıyrılıp Boğaziçi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nü bitirir bitirmez AKP döneminde Başbakanlık’ta göreve başladı. Genç yaşta yükseldi, yükseldi, başı göğe erdi… Şimdi, THY’den Türk Telekom’a, Ziraat Bankası’ndan TCDD’ye, Botaş’tan PTT’ye yurdun en önemli varlıklarına hükmeden kurulda.
Varlık Fonu’nun başkan vekili olan damat beyi hiç saymıyoruz. Çünkü, damat olduktan sonra kimse tutamadı onu zaten.
Yalnızca Varlık Fonu’nda değil, AKP iktidarında yürüyen kul o denli çok ki:
Sözgelimi, Zafer Çağlayan. Çocukluğunda simit satarmış. AKP döneminde bakanlığa değin yükseldi. Ne yazık ki, hepi topu bir saat yüzünden makamından ayrılmak zorunda kaldı.
Oysa, yürü demişlerdi, güzel güzel yürütüyordu işleri…
Uğursuz Direnç
Cumhuriyet devrimi, Meclis ile var oldu. Saray düzeni, Meclis’i işlevsizleştirdi.
Cumhuriyet devrimi, saltanatı ve hilafeti kaldırmıştı. Saray düzeni, saltanatı tüm şatafatı ve derebeylik tortusuyla geri getirdi.
Cumhuriyet devrimi, komşuları ve tüm dünyayla barışık bağımsız bir devlet kurmuştu. Saray düzeni, tüm komşuları ile kavgalı, bağımlı bir yapı kurguladı.
Cumhuriyet devrimi, halkı eşit yurttaş kılmıştı. Saray düzeni, ümmete dönüş yaptı.
Cumhuriyet devrimi, kadınları özgürleştirmişti. Saray düzeni, kadını yasaklarla tutsaklaştırdı.
Cumhuriyet devrimi, mahalle mekteplerini, medreseleri, tarikatları, tekkeleri kapatmıştı. Saray düzeni, geri açtı.
Biliyoruz ki, “çağ atlama” sözü; askeri cunta yamağı, ABD ayarlı Turgut Özal döneminden kalmadır.
Sözüm ona, Türkiye’yi emperyalist küreselleşmeye eklemleyenler, ülkeye çağ atlatmış oluyorlardı…
Atladığımız çağ, bugün yaşadıklarımızdan bellidir.
Atatürk, 1925’te Ankara Hukuk Fakültesi’ni (Okulu) açarken yaptığı konuşmada der ki:
“Evrensel genel tarihin akışında Türklerin 1453 zaferini, yani İstanbul’un fethini bir düşününüz. Bütün bir yeryüzü insanlığına karşı İstanbul’u sonsuza dek Türk toplumuna kazandırmış olan güçlü erk, yaklaşık olarak aynı yıllarda bulunmuş matbaayı Türkiye’ye sokabilmek için hukuk adamlarının (şeriatı, şeriatçıları kastediyor) uğursuz direncini kıramamıştır.”
Bugün de, yaklaşık 20 yıllık karşıdevrimci bir uğursuz direnç ile ortaçağa doğru ülkece bin bir ters takla attık.
Bunun acısını en çok, çağdışı edilmiş günümüz çocukları ve gençleri çekecek.
Işık KANSU, 17 Ağustos 2019
kansu@cumhuriyet.com.tr