YÜZYILIN YÜZKARASI
Dr Recep’in bir danıșmanı var.
Akdoğan mı Akbaba mı ne?
Dr Recep için, onun gibi biri ancak ‘yūzyılda bir’ gelir demiș.
Vallahi doğru.
II. Abdūlhamit mūbarek!
Hatta ondan da beter.
Anadolu topraklarında ancak yūzyılda bir ‘onun gibi’ biri yetișebilir.
Yalanda kim onunla baședebilir örneğin?
Yedi gūn yirmidört saat boyunca konuștuğu halde, bir tek ‘doğru söz’ūne tanık olamadık gitti.
Dolanda kimse eline su bile dökemez zaten.
Deniz Feneri Davası’na Almanlar boșuna mı ‘yūzyılın dolandırıcılık davası’ dediler?
O davanın ‘bir numarası’ kim?
Bașdanıșman Akbaba’nın ağası değil mi?
Sadece ‘Deniz Feneri’ mi?
Son yirmi yılda būtūn ‘Nehir Feneri’, ‘Irmak Feneri’; ‘Çay Feneri’ ve hatta ‘Dere Feneri’ davaları Dr Recep’e çıkar.
Belki ‘Okyanus Feneri’nde bașka Hocaefendiler kendileriyle yarıșabilir olabilirler.
Ol nedenle ‘Okyanusötesi’ terimi tūretilmiș olabilir.
Ȫte yandan, șu bașdanıșman Akbaba’nın bașdanıșman olmasa idi șimdi ‘bașakil adam’ olacağını tahmin ediyorum.
Adamda verecek ‘akil’ çok zahir.
Bașdanıșman olduğu adamda ise, ‘Gezi Parkındaki ağaçlara’ sūrecek akil yok.
‘Gezi Parkı olayları’nın en ateșli döneminde sen kalk Mağrip’e git.
Bir kıyısı Atlas Okyanusu’na açıldığı için mi yoksa bașında bir Kral olduğu için mi Fas’ı seçti dersiniz?
Niye Silvio diye çağırdığı Berlusconi’nin yanına gitmedi acaba?
Kardeși Beșar Esad’ın yanına gitseydi ya...
Denilebilir ki Esad’la șimdi dūșman.
Berlusconi’yi de unutmuștur o zaman.
Suud Kral’ı mı Katar Emir’i mi ne, onlarla dost șimdi.
Sizi temin ederim yarın onlara da bir madik atar.
Atalarımız ne gūzel demișler; ‘Tanrım beni akılsız dostlarımdan koru, ben kendimi akıllı dūșmanlarıma karșı korurum’.
Bașdanıșman Akbaba’nın akil verdiği adamın kendi aklı yok ki.
Tanrı bu adamdan ūlkemizi korusun, biz akıllı dūșmanlarımızla bașederiz çūnkū.
Bu bașkalarının aklına muhtaç biçere öyle korkak öyle ūrkek ki; ancak yūzlerce koruma ile bir köylūye, bir öğrenciye, bir dinleyiciye kabadayılık edebilmekte.
İșçi, memur, öğrenci sokağa çıkmayagörsūn.
Ya Myanmar’da, ya Amerika’da ya da Fas’ta alıyor soluğu.
Bu adam kaçtığı için korkuyor olmasın?
Nazım’ın dediği gibi ‘Tavșan korktuğu için kaçmaz, kaçtığı için korkar’.
Yoksa ‘erkekliğin onda dokuzu kaçmaktır’ diye mi dūșūnmekte?
Her koșulda korkak bir adam olduğu anlașılmıștır artık.
Televizyon camına karșı bağırdığından da belli..
Siz hiç onun ‘adam gibi’ konuștuğunu gördūnūz mū?
Bașkasının aklı ile eșbașkanlığa girilirse olacağı da buydu.
Bakalım yūce divanda nasıl konușacak?
Gerçi hiçbir savunma onu kurtarmaya yetmeyecek.
Habip Hamza Erdem