ZATEN KÜÇÜK BALIKLARIN BAŞKACA NEYİ VAR Kİ...
Dr. Noyan UMRUK
Çok yakında maalesef genç denilebilecek bir yaşta kaybettiğimiz yurtsever dostumuz rahmetli Tuncay ERCİYES'in aziz anısına...
*Düzenlediği ve yönettiği bir toplantının kendisi tarafından yapılan açış konuşması ile...
Sevgili Dostlarım,
13 Mart 2016 tarihinde yapılan “NE YAPMALI?” konulu “BİR OLMA, ÇOBAN ATEŞİ OLUŞTURMA” toplantımıza,
- Yaşamını, "URFA'DAN HARVARD'A" isimli kitabında anlatan 86 yaşındaki Cumhuriyet Çınarı Prof. Dr. Coşkun ÖZDEMİR,
- Nükleer Santral yapımına KARŞI çıkan “NÜKLEER ENERJİ MESELESİ” isimli kitabıyla tanıdığımız Enerji Profesörü Tolga YARMAN,
- MİLLİ MERKEZ Genel Sekreteri Kimya Yük. Müh. Haluk DURAL,
--"Teknolojik ve Bilimsel Gelişmenin Ekonomik Büyüme üzerindeki çarpan etkisi" adlı kitabın yazarı Harbiyeli ve de Mülkiyeli (E) General Dr. Noyan UMRUK,
- "KARŞI DEVRİMLE MÜCADELE" isimli kitabın yazarı Mehmet KUNT katıldılar, değerli bilgiler paylaştılar, önerilerde bulundular ve davetlilerin sorularını yanıtladılar.
Toplantıda video kaydı yapılmadığı için dostlarımdan, yaptıkları konuşmaların metnini rica ettim.
Prof. Dr. Tolga YARMAN, yaptığı konuşmanın içeriğini oluşturmak için kullandığı aşağıda ilk bölümünü sunduğum makalesini ve Ulusal Kanal TV’de yaptığı bir konuşmasının adresini https://www.youtube.com/watch?v=P5t9n9QiYO4da gönderdi.
KAS Hastalıkları derneğinin kurucusu ve halen başkanlığını yapan Prof. Dr. Coşkun Özdemir, Dr. Noyan Umruk ve Mehmet Kunt konuşma metinlerini gönderdiler. MM Genel Sekreteri Haluk Dural ise, Power point sunumu şeklindeki konuşmasını henüz göndermedi. Geldiğinde onu da yayınlayacağım.
Sayın Umruk' un konuşmalarını aşağıda görüldüğü üzere sizlere iletiyorum...
Sevgilerimle.
Tuncay Erciyes
****************
KÜÇÜK BALIKLAR ZAMANI: DİRENME HAKKI VE SOKAKLAR...
Dr. Noyan UMRUK
Eski çağlardan beri insan için en temel haklardan biri DİRENME HAKKI… Direnme… Baskıya karşı direnme… Eşitsizliklere karşı direnme… Savaşa karşı direnme.. Anayasa-Toplumsal Sözleşme ihlallerine yani Anayasayı tağyir, tebdil ve ilga edenlere karşı direnme… İnsanlık suçu olan teröre ve iktidarda olsalar dahi teröre yardım ve yataklık eden ve ettirenlere… Hülasa zulme karşı direnme…
Baskıya ya da zulme karşı direnme, her tür mahlûkatın doğasında mevcut tepkisel bir davranış biçimi… Çok köşeye sıkıştırıldığında, kedinin üstünüze sıçraması kadar doğal...
İnsan denilen akıllı mahlukat da yerleşikleşmesiyle birlikte bu tür tepkiler göstermiş… Örneğin; Spartaküs M.Ö.73’de kendisi gibi kölelerden oluşan ordusu ile Roma’yı yenerek, direnişinin eşitlikçi ve özgürlükçü karakteriyle tarihte yerini almıştı…
ORTAÇAĞDA DİRENME HAKKI...
Ortaçağda direnme hakkı Platon ve Çiçero ile ilk çağlardan orta çağa uzanan doğal hukuk anlayışı ile doğuştan kazanılan haklar varsayımına dayanır. Bu anlayışa göre, devlet ancak bu hakları tanır ve güvenlik içinde kullanılmasını sağlar. Aksi takdirde, tarih direnme hakkının kullanılmasının örnekleri ile doludur.
Orta Çağ’da İngiltere’de de Kıta Avrupası’nda da direnme hakkı gündemde idi. Bu dönemde konuyu sistematik şekilde ele alan Aquino’lu Thomas’a göre, halk, iktidarı zorbalıkla ele geçiren ya da meşru olmakla birlikte sonradan zulüm yoluna sapan hükümdara karşı ayaklanmak hakkına sahipti. Direnme hakkının pozitif hukuktaki ilk izleri, Magna Carta Libertatum’da (Büyük Özgürlük Beratı, 1215-md.52) bir biçimde görülmüştü; bağlılığın güvencesini oluşturan hükme göre, Kral John’un berata uymaması halinde 25 barondan oluşan kurul, krala savaş açabilecekti.
MODERN ve YAKINÇAĞ’DA DİRENME HAKKI…
XVIII. yüzyılda direnme hakkı, Amerikan Bağımsızlık Bildirisi’nde “yönetenler, bireylerin yaşam, özgürlük ve mutluluğa erişmek gibi doğal, devredilmez haklarını sağlamak içindir; halk bu amaçtan sapan yönetimi değiştirmek ve devirmek hakkına sahiptir.” biçiminde yer almış; böylece pozitif hukuk metinlerine açıkça girmeye başlamıştı. Direnme hakkı, en geniş ifadesini FRANSIZ DEVRİMİ metinlerinde buldu: “Her siyasal kuruluşun amacı insanın zaman aşımına uğramayan doğal haklarının korunmasıdır. Bu doğal haklar, özgürlük, mülkiyet, güvenlik ve baskıya karşı direnme hakkıdır” (md. 2).
18. yüzyılda çağdaş direnme hakkının baş savunucusu olan Locke, halkın direnme hakkını, toplumsal sözleşmenin(anayasaların) tabii ve mantıki sonucu olarak görür.
19. yüzyılda anlamını yitiren doğal hukuk anlayışının yerini alan pozitivist hukuk anlayışının yol açtığı direnme hakkının hukuki mi yoksa siyasi bir hak olduğu tartışmasının vardığı konsensus: HAKKIN HER İKİ HALDE DE MEŞRU OLDUĞU'dur…
Baskıya karşı direnme hakkı, 1791, 1793 ve 1795 Fransız Anayasalarının başlangıç bölümlerinde yer aldı. Daha sonra da devrimden etkilenen XIX. ve XX. yüzyıl Avrupa anayasalarında klasik bir hak ve özgürlüğe dönüştü.
BM İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin başlangıç kısmında; “İnsanın zulüm ve baskıya karşı son çare olarak ayaklanmaya mecbur kalmaması için insan hakları hukuk rejimi ile korunmalıdır” denilerek insan haklarının hukuksal normlarla korunmaması, halkın direnme hakkı kullanmasının haklı nedeni kabul edildi.
İSLAM HUKUKUNA GÖRE ise…
İslam hukukuna göre ise, devlete itaatin mutlak olmayıp şartlara bağlı olması temel bir ilkedir. Kamu otoritesinin sınırları “Dünyevi” ve “Uhrevi” diye ikiye ayrılır. Dünyevi sınırlar; yöneticilerin ehliyetli olması, devletin istişare ile yönetilmesi, devlet başkanı da olsa hakları ihlal eden kişinin tazminat ödemek zorunluluğu, kamu otoritesinin adaletli olması…, Aksi takdirde nasıl direnileceğini Hz. Ebubekir “O’nun(Allah'ın) hukukuna itaat ettiğimde bana itaat edin; isyan ettiğimde bana itaat borcunuz yoktur” şeklinde tanımlamış. Düşünce ve direnme hakkının önderi olan Ebu Hanife ise direnme için üç şart koşmuş: Zalim devlet başkanını ikame edecek adil bir adayın bulunması; başarı şansı ve kamu yararı…
Ya ANAYASALARIMIZDA…
Direnme hakkı, siyasal sistemimize,1808’de merkezle ayan temsilcileri arasında imzalanan “SENED-İ İTTİFAK”la girdi. Buna göre, padişah adına sadrazam buyruğunun yasaya aykırılığı halinde ayanın oybirliği ile direnme hakkı doğmakta idi.
Direnme hakkı ATATÜRK’ÜN GENÇLİĞİ HİTABESİ ve BURSA NUTKUNDA da çok net biçimde yer aldı.
Bu hak, ilk kez açıkça 1961 Anayasası ile hukukumuza girdi; bu anayasanın başlangıç bölümünde ; “Meşruiyetini kaybetmiş bir iktidara karşı ulusun direnme hakkını kullandığı…” vurgulandı.
1982 Anayasası ise başlangıç bölümü ile kendini “… demokrasiye aşık Türk evlatlarının vatan ve millet sevgisine emanet ve tevdi” ederek bu hakka değinmiş oldu.
Daha ilginci Anayasa Mahkememiz, Sosyalist Parti programındaki “Parti, haksızlık ve baskılara karşı emekçilere birey olarak ve birlikte direnme hakkı tanır, direnenler korunur” biçimindeki tümceyi Anayasa’ya aykırı görmedi ve kapatma nedeni saymadı…
Zaten küçük balıkların büyük balıklara karşı başkaca neyi var ki...
Dr. Noyan Umruk
13 Mart 2016