
Hükümetin Yeni Anayasa Taslağına katkı veren Hacettepe Üniversitesi Senatosunun raporu HÜ 2012 Anayasa Taslağı adıyla öğretim üyelerine dağıtıldı.
Bu dosyayı eğitimci gözüyle inceledim. Giriş bölümünde “yeni bir anayasa arayışının nedeni” ve “anayasanın dili” bölümlerinde, küreselleşmenin gereği olarak “çağcıl” yeni bir anayasaya ihtiyaç duyulduğu ifade edilmiş, metnin dili buna göre şekil almıştır. Metinde anahtar sözcük “çağcıl” sözcüğü olup, bununla Küresel Çağ algısı yaratılmakta, bu da kaçınılmazmış gibi sunulmaktadır.
Diğer yandan, “Millet” yerine “Halk” sözcüğü kullanılmakta, bu dili kullanmak ise çağın gereği olarak gösterilmektedir.
· “…ulus devletler içerisinde merkezî yapı karşısında yerel yönetimlerin giderek güçlenmesi,
· Anayasacılıkta “Millet” kavramının geri plana geçerek “Halk” kavramının ön plana çıkması,
Taslakta dikkat çeken başka kavramlar da var. Örneğin, Diyanet İşleri Başkanlığı yerine “Diyanet Yüksek Konseyi” adı kullanılmakta, bu konseyde bütün büyük din ve mezheplerin temsil edileceğinden söz edilmektedir.
Taslağın X.Maddesinde yeni bir laiklik kavramı ile karşılaşıyoruz; Diyanet bütçesi kaldırılarak her din ve mezhebin kendi gönüllü vergi toplayabilmesinin önü açılıyor, inanç sektörü yaratılıyor ve buna “çağcıl laiklik” deniyor. “Her türlü din dersi” ve Dinler Kültürü” gibi derslerin müfredatta yer alması, “çağcıl laiklik” kavramına sokuluyor. Böylece her semtte Din Okulu açılmasına anayasal zemin yaratılıyor.
Görülen odur ki, yeni anayasa daha geçmeden, okul sisteminde düzenlemeler yapılmaktadır. Bazı okul binaları Din Okulu olarak ayrılmakta, ancak, halkı ürkütmemek için şimdilik adları İmam Ortaokulu şeklinde sunulmaktadır.
Taslağın X.Maddesi, halktan saklanan çok önemli bölümdür. Orada küresel güçlerin kendileri için sorun olarak gördüğü hususları okuyoruz. O sorunlara “çağcıl formül” bulan bir anayasa istiyorlar.
(Bkz. sh.18)
“Devletin Dini Kurumlara Ekonomik Yardımı; Devletin Dini Kurumlara Ekonomik Yükümlülükler Getirmesi,
Devlet Organları/Kamu Görevleri ile Dinsel Kurumlar ve Din Adamları Arasındaki İlişki;
Devletin Dini Okullarla İlişkisi,
Devlet Okullarında Din Dersleri ve Öğretmen Olarak Din Adamları,
Din Okullarında Laik Dersler ve Din Adamı Olmayan Öğretmenler,
Dini Grupların Kamu Alanlarına Girişi,
Resmi Tatillerin, Geleneksel Dinsel Bayramları ve Tatilleri Öngören Farklı Din ve Mezheplerin İsteklerine Göre Biçimlendirilmesi,
"Vicdani Red" Gerekçesine Dayanarak Askerlik Yükümlülüğünden Muaf Olmak (dinsel ya da vicdani inancına göre hiçbir koşulda ya da yalnızca bireysel meşru müdafaa hâlleri dışında insan öldürmeyi kabul etmeme),
Dini İçerikli Düşünce, Düşüncenin İfadesi ve Propaganda (Hangi din ya da mezhep ne zaman, nerede, nasıl, kimler için korunacaktır?),
Devlet Alanlarında Dinsel İçerikli Görünümler ve İşaretler; Devletin Mezhep Çatışmasındaki Rolü (Örneğin Bir Mezhep İkiye Bölünmüş ve Kurumlarının Malvarlığı Paylaşılacaksa Devlet Hangi Otoriteyi Muhatap Alacaktır?).
…..
Öte yandan din ve vicdan özgürlüğü konusundaki ana sorunlar şu başlıklar altında incelenebilir:
İnancın inanç olarak tanınması sorunu (Hangi inanç sistemi, kimin inancı, hangi koşullar altında din sayılacaktır?)
İnancını yaymak isteyenlere kısıtlamalar getirilebilir mi? Bu kısıtlamaların sınırları nelerdir?
Dini inancının emir ve yasaklarına göre yaşamak, buna göre "hareket" etmek isteyenlere hangi kısıtlamalar getirilebilir? Bu kısıtlamaların sınırları nelerdir?
Dinsel kurumlara getirilen ekonomik destek ve ekonomik yükümlülüklerin sınırları nelerdir? Azınlıkta kalan dinsel kurumlar aleyhine çoğunluk dini lehine getirilen kısıtlamaların (örneğin Avrupa’da kilise çanı serbestken ezanın yasaklanmasının, Türkiye’de imam hatip okulları açılabilirken ruhban okullarının açılamamasının) tarihsel geleneklerle açıklananın ötesindeki sınırları nelerdir?
… yeni anayasanın laiklik ilkesi; bu sorulara çağcıl, modern, demokrat ve çoğulcu devlet yapısı göz önünde tutularak rahatlıkla cevap verilmesini sağlayacak biçimde formüle edilmelidir.
………
(Çağcıl Laiklik için önerilen formül: sh.19)
Hacettepe Üniversitesi, yeni anayasanın yukarıda değinilen ana başlıklar konusunda etraflıca müzakere edilmiş olmasını ve laiklik ilkesinin bu etraflı değerlendirmelerden sonra etkili bir şekilde, kısa ancak açık ve berrak bir düşünce zeminine dayalı olarak korunmasını temenni etmekte, hem çağcıl anlamda laiklik ilkesinin hem de din ve vicdan özgürlüklerinin azami koruma görmesi gerektiğine inanarak aşağıdaki önerilerde bulunmaktadır:
1)Yeni Anayasa, devlet işleri ile din işlerinin ayrılığını ve laiklik ilkesinin güvence altına alınmasının anayasal halk egemenliği ilkesinin gereği olduğunu açıkça vurgulamalıdır.
2)Her türlü din dersi seçmeli olmalıdır.
3)“Dinler Kültürü” adı altında verilebilecek dersler çeşitli dinlerin ve mezheplerin öğretilerinin müfredatta yer almasını sağlayacak biçimde verilmelidir.
4)Diyanet İşleri Teşkilatı, her büyük din ve mezheple ilgili seksiyonları barındırmalı ve ülkemizdeki tüm dinsel toplulukların din işleriyle ilgilenen bir çatı örgütü biçiminde örgütlenmelidir.
5)Dini gruplara devlet desteği söz konusu olmamalıdır. Devlet, tüm din ve mezheplere eşit mesafede durmalıdır.
6)Laiklik ilkesinin din ve vicdan özgürlüğüne halel getiremeyeceği, bizatihi bu özgürlüklerin güvencesi olduğu öngörülmelidir.
7)Diyanet İşleri Teşkilatı’nın bütçesi, yurttaşların isteğe bağlı olarak ödeyecekleri “din vergisi” yoluyla oluşturulmalıdır.
8)Askerlik ödevinde vicdani red hakkı, sınırları özenle belirlenerek korunmalıdır.
Yukarıda alıntı yaptığımız bu taslağa göre (Sh.18-19), Laiklik ve DİB kavramları değişiyor. Bu değişikliğin okul müfredatlarına nasıl yansıyacağı hususu, meclisten geçirilen ek (6287 sayılı 30/3/2012 tarihli) yasayla, Eğitim Reformu dedikleri bu Parçalı Müfredat Yasasıyla hazırlanmış haldedir. Örneğin, yeni kurulan Din Öğretimi Genel Müdürlüğü, Temel Eğitim Genel Müdürlüğü ve Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü gibi daireler bu anayasaya göre kurulmuş görünüyor.
Her türlü din ve mezhebin öğretmenini nerden bulacakları sorusuna cevabı ise, 2006/5544 sayılı Mesleki Yeterlilik Kurumu kanununun 4.maddesinde, “her türlü eğitim hizmeti dışarıdan satın alınır” hükmünde hazır halde buluyoruz. Bu hükme bağlı olarak, 6 yaşında başlatılan ilkokulun İngilizce öğretmeni dışarıdan getirilecektir ve hatta ilkokula başlama yaşının aşağıya çekilme nedeni de budur. Söz konusu 5544 sayılı yasa, eğitimin küresel piyasaya açılma yasasıdır, bu yüzden kapalı oturumda geçirilmiştir.
12 Yıllık Temel Eğitim kanunu ile birlikte liseler fiilen kalktığı için İmamlık diploması veren İHL okulları da kalktı. Diploma veren lise yerine sertifikalı kurslar sistemine (Kamucu eğitim yerine Piyasacı eğitim modeline) geçiriliyoruz. Elindeki sınıfları mezun ettikten sonra hiçbir lise kalmayacak. O nedenle örneğin açılmakta olan Din Orta Okulları imamlık diploması vermeyen ama her türlü din ve mezhep öğretimi yapılan okullar olacaktır. Yeni anayasanın X.Maddesine göre böyle uygulanmak zorundadır. Üstelik yeni anayasayla birlikte bu okullar da bütün devlet okulları gibi belediyelere devredilecektir.
Böyle bir anayasa ile ülkemiz ve coğrafyamız, din ve mezhep çatışmalarına doğru hızla sürüklenecektir. Bu bağlamda, her semtte kurulmakta olan Din Okullarına bu ayrıntıyı görmeden İmam Okulu denilmesi, birilerine artı puan olarak geçmekte ve maalesef laik-antilaik çatışmasına malzeme olmaktadır.
Keza, başbakanın “Alevilik ayrı dindir diyorlarsa çıksınlar” şeklinde kullandığı cümle birliğimizi bölmeye ve iç savaş tetiklemeye yönelik ağır tahrik cümlesidir. Çünkü, yeni anayasada hangi inancın din sayılacağına nasıl karar verileceğine dair maddeler vardır. O söz, “Sizi İslam dışı ilan ediyorum” demekle eşitir. Çünkü, dinsel parçalamaya açık bir anayasa geliyor! (*Hangi din ya da mezhep ne zaman, nerede, nasıl, kimler için korunacaktır?)
Milli Anayasa forumlarında bu taslakta yer alan Laiklik Maddesini (X.Madde) ve Yeni Anayasanın Dili’ni halka anlatmak bir görev olarak karşımızdadır.
Mahiye MORGÜL, 11 Eylül 2012